BARODAN HABERLER

ÖLÜM ORUCUNDAKİ MESLEKTAŞLARIMIZ AV. EBRU TİMTİK VE AV. AYTAÇ ÜNSAL İÇİN EŞZAMANLI YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI BAŞKANIMIZ AV. VELİ KÜÇÜK TARAFINDAN OKUNDU “ADİL YARGILANMA HAKTIR”

1326 görüntülenme
15/06/2020
ÖLÜM ORUCUNDAKİ MESLEKTAŞLARIMIZ AV. EBRU TİMTİK VE AV. AYTAÇ ÜNSAL İÇİN EŞZAMANLI YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI BAŞKANIMIZ AV. VELİ KÜÇÜK TARAFINDAN OKUNDU  “ADİL YARGILANMA HAKTIR”

ÖLÜM ORUCUNDAKİ MESLEKTAŞLARIMIZ AV. EBRU TİMTİK VE AV. AYTAÇ ÜNSAL İÇİN EŞZAMANLI YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI BAŞKANIMIZ AV. VELİ KÜÇÜK TARAFINDAN OKUNDU

“ADİL YARGILANMA HAKTIR”

Adana Adliyesi (Taş Bina) önünde bir araya gelen Baro Başkanımız Av. Veli Küçük, Başkan Yardımcımız Av. Sabahattin Gümüş, Genel Sekreterimiz Av. Semih Gökayaz, yönetim kurulu üyelerimiz Av. Ayşe Duygu Özgüven, Av. Sinem Tanrısınatapan Keskin, Av. Miyesser Erselan Önenli, Av. Nevzat Elçi, Av. Mert Kuşdemir, Baromuz mensubu meslektaşlarımız, CHP Çukurova İlçe Başkanı Av. Remzi Ümit Atay, Seyhan Belediye Başkan Yardımcısı Av. Funda Buyruk, KESK, DİSK Gıda İş, TMMOB İKK, Dersimliler Derneği, Adana Alevi Derneği, Bulamlılar Derneği, EMEP, HDP , ESP temsilcileri ve yurttaşlarımız siyasal yargılamalar sonucu ağır cezalarla karşı karşıya kaldıkları için ölüm orucuna başlayan Avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal için adil yargılanma adalet talep etti.

Eş zamanlı olarak yapılan basın açıklamasını okumadan önce önce Baro Başkanımız Av. Veli Küçük, konuşmasına HDP’nin başlattığı Demokrasi Yürüyüşü’nün Adana dahil 15 ilde yasaklanmasını kınadı.

Yargı bağımsızlığı ilkelerinin, adil yargılanma ve savunma hakkının ihlali ile son günlerde baroların seçim sisteminde yapılmak istenen değişiklikle gündeme gelen savunmaya yönelik saldırıların bir bütün olduğunu ifade etti.

Başkanımız Av. Veli Küçük, Av. Ebru Timtik ve Av. Aytaç Ünsal’ın içerisinde olduğu ÇHD üyesi ve HHB mensubu 18 avukata verilen onlarca yıllık cezaların bu tablonun parçası olduğunu ifade etti.

Siyasi iktidarın doğrudan düşman ilan ettiği kişiler, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala örneğinde de olduğu gibi, uluslararası yargı kararlarına rağmen tutuklu kalabildiğini, Cumhurbaşkanı’nın kamuoyu karşısında Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadığını bağıra bağıra ifade edebildiğini vurguladı.

BASINA VE KAMUOYUNA

Açıklama metni şöyle;

Türkiye uzun yıllardır adil yargılanma hakkı, savunma hakkı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı gibi hukuk alanına ilişkin temel prensiplerin sistematik bir şekilde ihlal edildiği bir ülke konumundadır. 2016 yılı ortasında ilan edilen ve akabinde kurumsallaşan olağanüstü hal rejimi ile birlikte yargı alanındaki bu tablo derinlemiş ve toplumun geniş bir kesimini kapsar hale gelmiştir.

Öyle ki; OHAL ve sonrası itibariyle artık Türkiye'de bir yargı mekanizmasının varlığından söz edilememektedir. Özellikle siyasi iktidara muhalif olan kesimlerin yargılamaları, içerdikleri usul ve esas çarpıklıkları ile bu tablonun en yalın örneği durumundadır. Siyasi iktidar, yargı kararlarına doğrudan müdahale etmekte, yeri geldiğinde uluslararası mekanizmaları aşabilecek yolların inşaasına soyunmaktadır.

Bütün bu tablonun sonuçları bugün en iyi hapishanelerden gözlemlenmektedir. Türkiye hapishaneleri avukat, gazeteci, siyasetçi, insan hakları savunucu ve öğrencilerle doludur. Bütün bu insanların ortak paydası, siyasi iktidar karşısında o ya da bu şekilde muhalif bir duruş sergilemektir.

Aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı (ÇHD) Selçuk Kozağaçlı'nın da bulunduğu ÇHD üyesi ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) çalışanı 18 avukata onlarcayıllık hapis cezası yağdırılan dava dosyası bu çizilen bütünlüklü tablonun içerisinde önemli bir yerde durmaktadır.

Gerek sanıkların Türkiye kamuoyu tarafından yakından tanınan ve toplumsal muhalefetin savunmanlığını üstlenmiş avukatlar oluşu, gerekse dosya kapsamında yaşanan hak ihlallerinin hukukçu olmayanlarca dahi kavranabilecek yalınlığı, bu dosyayı Türkiye'nin mevcut hukuksuzluk halinin bir aynası konumuna getirmiştir. Bugün dosya kapsamında ceza almış iki avukat, Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal kendileri ve müvekkilleri için, ancak bir yandan da Türkiye'deki süregelen ve gün geçtikçe kanıksanan bu gidişata dikkat çekebilmek ve dur diyebilmek için ölüm orucunda olduklarını duyurmuşlardır. Başlattıkları eylemin merkezindeki talepler düşünüldüğünde, hemen hepimizin geleceğinin su gibi, ekmek gibi bu taleplerin karşılanmasına bağlı olduğu görülebilir.

Bugün Türkiye'de insanlar sosyal medyada yazdıkları basit bir eleştiri cümlesi nedeniyle tutuklanabilmektedir. Siyasi iktidarın doğrudan düşman ilan ettiği kişiler, Selahattin Demirtas, Osman Kavala örneğinde de olduğu gibi, uluslararası yargı kararlarına rağmen tutuklu kalabilmektedir. Bu ülkenin cumhurbaşkanı olan kişi, kamuoyu karşısında Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadığını bağıra bağıra ifade edebilmektedir. Yine Ebru ve Aytaç'ın yargılandığı dosyadan da bildiğimiz üzere, uluslararası hukuk ilkelerine atıf yaparak avukatları tahliye eden bir hakim heyeti, birkaç saat içerisinde kararından dönmeye zorlanıp, akabinde sürgün edilebilmektedir.

Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkelerinin, adil yargılanma hakkının, savunma hakkının ihlali ile yargının kurucu unsuru olan savunmaya, avukatlık mesleğine dönük saldırılar aslında bir bütündür ve ülke adalet sistemini yansıtmaktadır. Son günlerde gündeme getirilen baroların seçim sisteminde yapılması planlanan değişiklikler de bu saldırının kapsamının geldiği noktayı göstermektedir. Bütün bu veriler bir arada değerlendirildiğinde bir hukuk devletinden değil ama biat ile, korku ile yönetilmeye çalışılan bir rejimden bahsettiğimiz açıkça görülmektedir.

Bugün Ebru ve Aytaç'ın da içinde olduğu 18 avukatın yargılandığı bu dava Yargıtay incelemesi aşamasındadır. Bunun anlamı, çok kısa bir süre içerisinde doğrudan talimatla hareket ettiği şüphe götürmeyen İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kurduğu hüküm hakkında bir karar verileceğidir. Dünyanın dört bir yanından onbinlerce insan bu dosya kapsamında tutuklu avukatlar için adil yargılanma koşullarının sağlanmasını talep etmiştir. Ancak bu talebin aslında, avukatları aşan bir yanı olduğu herkesçe bilinmektedir.

Onbinlerce insan süregelen kanıksanmış hukuksuzluk haline bir son verilmesi gerektiği isyanını da dile getirmektedir.

Bizler de hukukçular ve insan hakları savunucuları olarak bu kaygıyı ve isyanı paylaşıyor ve aynı talebi bir kez de bugün dile getirme sorumluluğunu duyuyoruz! Bahsi geçen dosya kapsamındaki hukuka aykırılıklar açık olup, bütün dünyaca bilinmektedir. Bu hali ile ilgili hukuka aykırılıkların tespiti ile adil yargılanma hakkının tesisine ilişkin şartlar derhal yaratılmalı ve tutuklu avukatlar bir an önce serbest bırakılmalıdır. Temenni olarak ifade ettiğimiz bu husus, bir talebin kabulü olarak değil, uluslararası ve Anayasal bağlayıcı yükümlülüklerin yerine getirilmesi olarak algılanmalıdır.

Bir kez daha söylüyoruz:
Adil yargılanma haktır!
Avukatları derhal serbest bırakın!
Adalet sağlansın, Ebru ve Aytaç yaşasın !

Diğer Haberler