Altını Islatan Çocuk

Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu'ndan
Çocuk Şiddetine Son Çağrısı

"Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu olarak geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz çocuklarımıza yönelen şiddetin her türlüsünü kınıyor, İzmir'de yaşanan bu çocuk şiddetinin son olması dileğiyle bu elim olayın faillerinin tespit edilerek haklarında gerekli yasal işlemin derhal başlatılmasını talep ediyoruz."

Manisa'nın Soma ilçesinde meydana gelen maden faciasında yaşamını yitiren işçileri anmak ve bu elim olayın yaşanmasına sebebiyet veren ihmalleri protesto etmek maksadıyla İzmir'in Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde demokratik tepkilerini dile getiren bir gruba TOMA araçlarıyla müdahale eden polis tarafından 10 yaşlarındaki bir çocuğun yakasından tutulmak suretiyle gözaltına alınmaya çalışılması, "ileri demokrasilerde" polis şiddetinin sınır tanımadığının bir göstergesi olarak hafızalara kazınmış, baromuz mensubu avukatlar tarafından büyük bir üzüntü ve dehşet içerisinde izlenmiştir.

Şehir merkezine, yakınlarıyla birlikte geldiği öğrenilen 10 yaşlarındaki bir çocuğun, polis tarafından yaka paça gözaltına alınmaya çalışılmasına çevredekilerin tepki göstermesine aldırış etmeyerek İzmir'de yeni bir "destan yazmayı" sürdüren polisler, çocuğun yaşadığı korku nedeniyle altını ıslatması ve diğer polislerin de araya girmesiyle çocuğu serbest bırakmak zorunda kalmış ise de, yaşanan bu elim olayın çocuğun geleceğinde, telafisi mümkün olmayan izler bırakacağı kuşkusuzdur.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 41. maddesine göre, "Devlet, her türlü şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır." İzmir'de yaşanan bu çocuk şiddetinin faillerinin tespit edilerek haklarında gerekli yasal işlemin derhal başlatılması, başta İzmir Valisi olmak üzere tüm yetkililerin Anayasal sorumluluğudur.

Yine, ülkemizin taraf olduğu ve iç hukuk normu olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 19. maddesi uyarınca, "Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, çocuğun bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimale, her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar. Bu tür koruyucu önlemler; çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli olduğu takdirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar, durumun gereklerine göre çocuğa gereken desteği sağlamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir.

Kaldı ki, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 4. maddesi uyarınca, çocuğun haklarının korunması amacıyla; çocuğun yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarının güvence altına alınması, çocuğun yarar ve esenliğinin gözetilmesi, soruşturma ve kovuşturma sürecinde çocuğun durumuna uygun özel ihtimam gösterilmesi, çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması, başta güvenlik güçleri olmak üzere, adli ve idari teşkilat içerisinde her kademe görev yapan herkesin asli görevidir.

Hâl böyleyken, tüm ulusal ve uluslararası hukuk normlarını hiçe sayar bir biçimde, İzmir şehir merkezinde, 10 yaşlarındaki bir çocuğun yakasından çekilmek suretiyle gözaltına alınma girişimi, T.C. Anayasası'nın 41. maddesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 19. maddesi ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 4. maddesinin emredici hükümlerine açıkça aykırı olup Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu olarak geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz çocuklarımıza yönelen şiddetin her türlüsünü kınıyor, İzmir'de yaşanan bu çocuk şiddetinin son olması dileğiyle bu elim olayın faillerinin tespit edilerek haklarında gerekli yasal işlemin derhal başlatılmasını talep ediyoruz.

Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı Av. Veysel TUNCİL