"Mala Zarar Verme Suçu" hakkında Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı:
E. 2013/2-686
K. 2014/19
T. 21.1.2014
Sanığın hırsızlık suçunun konusunu oluşturan aracın kapısına zarar verip, kontak kilidini kırarak düzkontak yapıp çalıştırarak aracı götürmesi suretiyle çalması şeklindeki olayda, eylem gerçekleştirilirken suç konusu aracın direksiyon muhafazasının kırıldığı ve sağ ön kapının zarar gördüğü sabittir. Sanığın suç konusu araçla ilgili olarak hırsızlık eylemini gerçekleştirebilmek için araçtan bağımsız olan başkaca bir mala zarar vermesi sözkonusu olmayıp, bizzat suç konusu olan araç üzerinde meydana gelen bir zarar bulunmaktadır. Burada suçun konusunu oluşturan mal, aracın tamamı olup, zarar da aracın çalınmasıdır. Hırsızlık suçunun yanında, ayrıca mala zarar verme suçundan da hüküm kurulması isabetli değildir.
Sanık M. T.'ın hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK'nun 142/1-b, 143 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis, mala zarar verme suçundan aynı kanunun 151/1, 62, 58/6-7 ve 53. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve hapis cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infazına ilişkin, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.02.2010 gün ve 1336-110 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 06/05/2013 gün ve 22723-11546 sayı ile;
"... Sanığın katılana ait aracı düz kontakla çalıştırabilmek için direksiyon altındaki kabloları kesmesi ile mala zarar verme suçunun unsurları da oluştuğundan, mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilen sanık hakkında tekerrüre esas alınacak ilamın infaz aşamasında nazara alınması mümkün olduğundan, tebliğnamedeki bu hususlara yönelik bozma düşüncelerine..." iştirak edilmediği belirtilmiş,
"... Sanığa hırsızlık suçundan verilen temel ceza TCK'nun 143. maddesi ile 1/4 oranında artırılırken 2 yıl 6 ay yerine, 2 yıl 4 ay hapis cezası ile ve bu cezadan da 62. maddesi ile 1/6 oranında indirim yapıldıktan sonra sonuç cezanın 2 yıl 1 ay yerine, 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle, eksik ceza tayini karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır...",
Eleştirisiyle hükümlerin onanmasına oyçokluğuyla karar verilmiştir.
Daire Üyeleri N. Ç. ve H. K.; "Sanığın, suça konu aracın kapısına zarar verip, kontak kilidini kırarak düzkontak yapmak suretiyle çalması biçimindeki eylemi nedeniyle, hırsızlık suçundan mahkumiyet kararı verilmesiyle yetinilmesi gerektiği, hırsızlık suçundan cezalandırılırken suçun konusunu oluşturan aracı çaldığı için zaten ceza aldığını, ayrıca mala zarar verme suçundan mahkumiyet kararı verilmesinin yanlış olduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise ... gün ve 50170 sayı ile;
"... Hırsızlık suçu ziyledi koruyan, mala zarar verme suçu ise mülkiyeti koruyan düzenleme esas alınarak gerçekleştirilmiş olup, hırsızlık suçunda özel olarak faydalanma kastının varlığı aranırken, mala zarar verme suçunun genel kasıtla işlenmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
Hırsızlık suçu işlenirken ayrıca mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarının da işlenmesi halinde kural olarak bu suçlardan da ceza gerektiği yönündedir.
Ancak sanığın hırsızlık konusu eşyayı çalma eylemi sırasında çalınan eşyaya da zarar verilmesi halinde ayrıca mala zarar vermek fiilinden ceza verilemeyecektir. Şöyleki çalınmak istenen mal faydalanmak maksadıyla özel kastla ele geçirilen mal durumundadır. Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla gerçekleştirilen bir fiil söz konusudur. Yani somut olayda olduğu gibi kablo kesilip araç düzkontak yapılmadan çalınması mümkün bulunmamaktadır. Deyim yerinde ise mala zarar verme fiilinin maddi ve manevi unsurları bu suçun içerisinde erimektedir.
Yine malın aynına yönelik hırsızlık eylemlerinde sanığın özel olarak maldan faydalanma kastı bulunmakta olup, mala zarar verme kastından da söz edilemeyecektir.
Bu çerçeve içerisinde düşünüldüğünde, sanığın müştekiye ait Keçiören kuşcağız mahallesinde park halindeki otomobili bağlantı kablolarına zarar verip düz kontak yaptırarak onun izni ve rızası olmadan götürmek şeklindeki eylemi hırsızlık suçunu oluşturup, ayrıca mala zarar vermek suçunu oluşturmadığı...",
Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 06/05/2013 gün ve 22723-11546 sayı ile, oyçokluğuyla itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
Sanığın hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılana ait aracı direksiyon altındaki kablolarını kesip düz kontak yapmak suretiyle çalıştırarak götürmesi şeklindeki eyleminin hırsızlık suçu yanında, ayrıca mala zarar verme suçunun da oluşup oluşmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın olay gecesi katılana ait aracı kimlikleri tam olarak belirlenemeyen arkadaşları ile birlikte kilitli olan kapısını kanırtarak açıp düz kontak yaptırmak suretiyle alıp götürdükleri, suça konu aracın ertesi gece bir sokakta hasarlı olarak bulunduğu,
09.10.2009 tarihli tutanakta; terk edilmiş vaziyette bulunan aracın ön sağ sinyal ve sis farı ile ön tamponun kırık, araç kartelinin delik olduğu, aracın düz kontak yapıldığının tespit edildiği,
17.10.2009 tarihli yakalama tutanağına göre; saat 22.00 sıralarında sokak üzerinde polisleri görünce kaçmaya başlayan sanığın kovalamaca neticesi zor kullanılarak yakalandığı,
Sanık hakkında hırsızlık suçunun yanında, aracın kapısına zarar verilip içeriye girildiği ve direksiyon kilidinin kırıldığından sözedilerek mala zarar verme suçundan da kamu davası açıldığı,
Sanığın aşamalarda; geceleyin arabanın kapısını eliyle üstten kanırtarak açtığını, direksiyon altındaki plastik kutuyu açarak arabayı çalıştırdığını, bir süre gezdiğini polis ekibini görünce kaçmaya çalışırken arabayı kaldırıma çarpınca bırakarak kaçtığını ifade ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından hırsızlık ve mala zarar verme suçları üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
Hırsızlık suçu 765 sayılı TCK'nun 491/ilk maddesinde; "diğerinin taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak için bulunduğu yerden alma", 5237 sayılı TCK'nun 141/1. maddesinde; "zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma" olarak tanımlanmıştır.
Hırsızlık suçuyla korunan hukuki yarar zilyetlik ve buna bağlı haklardır. Bu nedenle hırsızlık suçunun mağduru malın sahibi değil, zilyetliği altında bulunan malı çalınan kişidir. Burada zilyetliğin hukuka uygun ya da aykırı tesis edilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak malı çalarak zilyetliği ele geçiren kişinin elinden de malın çalınması halinde hırsızlık suçu oluşabilecektir.
5237 sayılı TCK'nun "Mala zarar verme" başlıklı 151/1. maddesinde; "Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır" hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, mala zarar verme suçunun gerçekleşebilmesi için failin, başkasına ait taşınır veya taşınmaz bir mala TCK'nun 151/1. maddesinde sayılan "kısmen veya tamamen yıkmak, tahrip etmek, yok etmek, bozmak, kullanılmaz hâhe getirmek veya kirletmek" şeklindeki seçimlik hareketlerden herhangi biriyle zarar vermiş olması gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 17.12.1984 gün 198-436 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; mala zarar verme suçu genel kastla işlenebilen bir suçtur, suçun oluşması için failin belirli bir amaç yada saikle (özel kast) hareket etmesine gerek yoktur.
Mala zarar verme suçunun manevi unsuru ile ilgili olarak öğretide de; "Bu suçun oluşması için, failde özel kast daha doğru bir ifadeyle zarar verme amacı aranmaz" (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, 2005, s.157-158), "Mala zarar verme suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Failin suçun maddi unsurundaki hareketleri bilmesi ve neticeyi gerçekleştirmek istemesi yeterlidir" (İsmail Gürocak, Türk Ceza Kanununda 'Mala Zarar Verme' ve 'İbadethane ve Mezarlıklara Zarar Verme' suçları, TBB Dergisi, 2011) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
Hırsızlık ve mala zarar verme suçları 5237 sayılı TCK'nun onuncu bölümünde "mal varlığına karşı suçlar" başlığı altında düzenlenmiş olup her iki suçun da koruduğu hukuki değer kişinin mal varlığıdır. Hırsızlık eyleminde fail zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden tamamını veya bir kısmını almak suretiyle, müştekinin mal varlığına zarar vermektedir. Mala zarar verme suçunda ise başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkıp, tahrip etmek ya da yok edip bozmak suretiyle kullanılamaz hâle getirip veya kirleterek zarar vermektedir. Her iki suç tipinde de mağdur mal varlığı itibarıyla zarar görmektedir. Hırsızlık suçunda suça konu mal, alıp götürülmek suretiyle mağdurun zilyetliği tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Mala zarar verme suçunda ise malın mutlaka alınması gerekli olmayıp, çoğunlukla malın tamamı ortadan kaldırılmamakta, zarar verilerek kısmen veya tamamen kullanılmaz hale getirilmektedir. İki suçu bir birinden ayıran önemli özellik ise; hırsızlıkta fail faydalanma amacıyla eylemini gerçekleştirdiği halde, mala zarar verme suçunda mağdura zarar verme düşüncesiyle hareket etmektedir. Mala zarar verme suçunun konusu ile hırsızlık suçunun konusunun aynı tanışır mal olması halinde, ayrıca mala zarar verme suçundan da ceza verilmemesi gerekmektedir. Ancak hırsızlık eylemi gerçekleştirilirken suça konu mal dışında bir başka eşyaya zarar verilmiş ise, mala zarar verme suçu ayrıca gerçekleşecektir. Örneğin, aracın camı kırılarak içerideki telefonun alınması halinde hırsızlık suçu yanında, ayrıca hırsızlık suçunun konusunu oluşturmaya araç camının kırılmış olması nedeniyle mala zarar verme suçu da oluşacaktır. Bununla birlikte hırsızlık suçunun konusunu oluşturan eşyanın çalınması sırasında ayrıca bu eşyaya zarar verilmesi de söz konusu olduğu hallerde, bu durum 5237 sayılı TCK'nun 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın hırsızlık suçunun konusunu oluşturan aracın kapısına zarar verip, kontak kilidini kırarak düzkontak yapıp çalıştırarak aracı götürmesi suretiyle çalması şeklindeki olayda, eylem gerçekleştirilirken suç konusu aracın direksiyon muhafazasının kırıldığı ve sağ ön kapının zarar gördüğü sabittir. Sanığın suç konusu araçla ilgili olarak hırsızlık eylemini gerçekleştirebilmek için araçtan bağımsız olan başkaca bir mala zarar vermesi sözkonusu olmayıp, bizzat suç konusu olan araç üzerinde meydana gelen bir zarar bulunmaktadır. Burada suçun konusunu oluşturan mal, aracın tamamı olup, zarar da aracın çalınmasıdır. Bu nedenle sanığın, suça konu aracın kapısına zarar verip düzkontak yaparak çalması biçimindeki eylemi nedeniyle hırsızlık suçunun yanında, ayrıca mala zarar suçundan da hüküm kurulması isabetli değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, mala zarar verme ve buna bağlı olarak hırsızlık suçuna yönelik Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece eleştiri konusu yapılan sanık hakkında hırsızlık suçundan hüküm kurulurken TCK'nun 143. maddesinin uygulanması sırasında yapılan hata nedeniyle sonuç cezanın 2 yıl 1 ay hapis yerine 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini ile her iki suç yönünden de eylemin bütün halinde hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, mala zarar verme suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/ son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın korunması kaydıyla bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Genel Kurul Üyesi; İtirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 06/05/2013 gün ve 22723-11546 sayılı onama kararının mala zarar verme ve buna bağlı olarak hırsızlık suçu yönünden KALDIRILMASINA,
3- Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.02.2010 gün ve 1336-110 sayılı kararının Özel Dairece eleştiri konusu yapılan sanık hakkında hırsızlık suçundan hüküm kurulurken TCK'nun 143. maddesinin uygulanması sırasında yapılan hata nedeniyle sonuç cezanın 2 yıl 1 ay hapis yerine 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini ile eylemin bütün halinde hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, mala zarar verme suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden her iki suç yönünden de BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.01.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.