RUHİ SU... O, HALKIN, EMEĞİN, CESARETİN, SEVDANIN SESİNİ TÜRKÜLERLE YARINLARA TAŞIDI.
BARO BAŞKANIMIZ AV. VELİ KÜÇÜK:
“ TÜRKÜLERİ YAKANLAR KANUNLARI YAPANLARDAN DAHA GÜÇLÜDÜR”
20.09.2017
Adana Baro Başkanımız Av. Veli Küçük, Türk halk müziğinin ve Devlet Operası’nın en önemli sanatçılarından büyük ozan Ruhi Su'yu ölümünün 32. yılında özlem ve saygı ile andı.
Ruhi Su'nun ölüm yıldönümü nedeniyle açıklamada bulunan Av. Küçük, "12 Eylül koşulları altında yurtdışında tedavi görmek için pasaport alamayan ve hayatını kaybeden Ruhi Su, Türkülere kazandırdığı yeni formla kendisinden sonraki bütün kuşakları etkileyen büyük bir ozandı" dedi.
Av. Küçük, açıklamasına şöyle devam etti:
“20 Eylül 1985'te, 12 Eylül döneminin engellemeleri nedeniyle yurtdışında tedavi olanağı bulamadığı için yaşamını yitiren türkülerin basbariton sesi Ruhi Su'nun ölümünün ardından tam 32 yıl geçti. Ama ne müziği ne sözleri eskidi. Ruhi Su'nun; öylesine 'ders' alınacak türden deyişleri var ki... Ruhi Su, halkın, emeğin, yiğitliğin, cesaretin, sevginin, sevdanın duyarlılıklarıyla dolu yüreğiyle, halkın özgürlük ve ölümsüzlük arayışının çığlığı olan türkülerin dünden yarına; geçmişten geleceğe taşınması zorunluluğunun bilinciyle kendini var eden bir insan, bir sanatçı, bir aydın, bir direnç simgesi olarak yaşadı bu dünyada. Sazıyla, sözüyle, özüyle; sevdayı sevdaya bağladı, yüreğiyle, beyniyle. Ona “Müziği düşünen adam” dediler. O çağı çağa taşıdı eserleriyle.”
ALEYHİNDE KAMPANYA BAŞLATILDI
Ruhi Su’nun söylediği türkülerdeki sosyal ve toplumsal mesajlar ile siyasi vurgular yüzünden aleyhinde kampanyalar başlatılan ve işini kaybettiğini, türkülerini kendi derleyip, yeniden yorumlama yaptığını hatırlatan Av. Küçük, “1975’te Dostlar Korosu'nu kurdu. 1978’den sonra ürettiği kasetlerle halk müziğinin, yaygınlaşmasına büyük katkıda bulundu.
Ruhi Su’nun cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve cenaze 12 Eylül Dönemi’nin ilk büyük kitle gösterisi haline dönüştü. Aradan geçen onca yıla rağmen ne müziği ne sözleri eskidi. Türkiye’de halk müziği kültürümüzün umursanmadığı dönemler de yaşanmıştır.
12 Eylül ‘cunta’ ve ‘hukuksuzluklar’ döneminin karanlık yüzü yaşamsal değere sahip tedavi imkânını dahi Ruhi Su’dan mahrum bırakmış, kendi anlayışına uygun olmayan düşünce yapısı nedeniyle cezalandırılmak istenmiştir.
Aynı bakış açısı ve anlayış ‘sivil dikta’ dönemini yaşadığımız günümüzde yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci Necmiye Alpay ile daha nice toplumun birçok yazar, düşünür, akademisyen gibi aydınlarımıza reva görülen yurtdışı yasakları, neyle isnat edildiklerini dahi paylaşmadan, savunma almadan açığa almalar, ihraçlar cunta dönemlerini aratmamaktadır. Barış İsteyen Akademisyenlerin üniversitelerden uzaklaştırılmaları, bir otelde toplantı yaptıkları gerekçesiyle insan hakları savunucularının tutuklanmaları ülkemiz demokrasi tarihinin karanlık sayfalarında yerini alacaktır.
Ülkemizin olağan günlerine döndüğü çağdaş ve aydınlık geleceğine inancımızı diri tutarken, bizlere güç veren bir özdeyişi hatırlamak isterim: Türküleri yakanlar kanunları yapanlardan güçlüdür.” diye konuştu.