BAROMUZ

“HER HUKUKÇUNUN YÜKSELEBİLECEĞİ EN YÜKSEK MERTEBE AVUKATLIKTIR”

görüntülenme
09/10/2018

BAROMUZ MESLEKTAŞIMIZ AV. ÖMER KAVİLİ’NİN TUTUKLANMASI VE DARP EDİLMESİNİ YÜRÜYÜŞ VE BASIN AÇIKLAMASIYLA  PROTESTO ETTİ

 

BAŞKANIMIZ AV. VELİ KÜÇÜK;

“HER HUKUKÇUNUN YÜKSELEBİLECEĞİ EN YÜKSEK MERTEBE AVUKATLIKTIR”

 

Baromuzun çağrısıyla avukatlar alanlara çıkarak, "Savunma susmadı, susmayacak" diye haykırdı.

 

Darp edilerek tutuklanıp serbest bırakılan Avukat Ömer Kavili, "Bizler her zaman savunmanın önemi için mücadele edeceğiz" dedi.

 

İstanbul Barosu mensubu Av. Ömer Kavili'nin duruşma salonundan kolluk güçleri tarafından  darp edilerek zorla çıkarılması ardından tutuklanması ve gelen yoğun tepkiler üzerine serbest bırakılmasına ilişkin Baromuzun çağrısı üzerine bugün saat: 12.30'da meslektaşlarımız cübbeleriyle Adana Adliyesi Taş Bina önünde bir araya geldi.

 "Savunma susturulamaz" pankartını açan meslektaşlarımız, "Savunma susturulamaz" ve "Savunma susmadı, susmayacak" sloganlarıyla  İsmet İnönü Parkı'na kadar yürüyüş gerçekleştirdiler.

Yürüyüşe Mersin Barosu Başkanı Av. Bilgin Yeşilboğaz, İstanbul Barosu'na mensup Av. Ömer Kavili, CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, İHD Adana Şube Başkanı Av. İlhan Öngör, Eğitim Sen Adana Temsilcisi, TMMOB Dönem Başkanı,  ve çok sayıda Adana ve Mersin Barosu'na mensup avukatlar kişi yürüyüşe katıldılar. Yürüyüş güzerğahı boyunca yurttaşlarımız da avukatlara alkışlarla destek verdiği görüldü.

 

"İTİBARSIZLAŞTIRMAKTADIR"

 

Yürüyüş sonrası İnönü Parkı'nda basın açıklaması yapan Adana Baro Başkanımız Av. Veli Küçük, meslektaşları Av. Ömer Kavili'nin tutuklanmasını protesto edip, "Ülkemizde son dönemlerde yüzlerce avukat, Avukatlık Kanunu'nun ve mesleğin uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan güvenceleri ihlal edilerek tutuklandı" dedi.

 

"Susturulmak ve tutuklanmak istenen aslında savunmadır, avukatlardır" diyen Başkanımız Av. Veli Küçük, avukatların tutuklanmasının amacının halkın gözünde yargıyı ve mahkemeleri itibarsızlaştırmak olduğuna dikkat çekti.

 

'KORKUTMAYA KALKMASINLAR'

 

Av. Küçük şöyle devam etti:"Yıllardır yargı bağımsızlığını hiçe sayarak, yargıya kadrolaşma mantığı ile bakan, yargıyı bir takım cemaatlerin ve dini grupların etkisine bilinçli olarak iten siyasi iktidarın ortaya çıkan bu durumdan artık ders çıkarması gerekmektedir.

Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı, hukuk güvenliği, adil yargılanma ilkesi gibi olmazsa olmaz kavramlar yaşama geçmeden ülkede hiç kimse kendini güvende hissedemez, toplumsal barış sağlanamaz. Adaleti kendinden menkul gören bu keyfi uygulamaları yapan mahkeme heyetlerinin başkanı ve üyeleri, cumhuriyet savcısı, sulh ceza hakimi ve duruşmada meslektaşlarımızı darp eden kolluk görevlileri hakkında disiplin ve cezai işlemleri tüm hukukçular birlikte takip edeceğiz.Avukatları hapsetseniz dahi, hapisliklerinden özgürlük ve herkes için adalet yaratırlar. Kimse savunmadan ve avukatlardan korkmasın. Korkutmaya da hiç kalkmasın" ifadelerini kullandı.

Baro Başkanımız şu ifadelere yer verdi:

"Amiyane tabirle marangoz hatasından kaynaklanan kot farkını bir üstünlük gibi kabul eden hakim ve savcılara hatırlatmak isteriz ki; HER HUKUKÇUNUN YÜKSELEBİLECEĞİ EN YÜKSEK MERTEBE AVUKATLIKTIR...

Baroların ve TBB'nin öncelikli varoluş nedeni, avukatları mesleki faaliyetleri nedeniyle uğradıkları hukuksuzluklardan, baskılardan korumaktır. Şayet bir ülkede avukatların hakları ihlal ediliyorsa, hiç kimsenin hukuki güvenliğinden söz edilemez.

İddiaya karşı savunma, adalete giden karar sürecinde antitez işlevi görür. Dolayısıyla yargılama faaliyetinin vazgeçilmez bir unsurudur."

 

 

 

'SAVUNMA İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ'

 

Baro Başkanımız Av. Küçük’ün ardından söz alan CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, Türkiye'de hak, hukuk ve adaletin tam anlamıyla tesis edilmesi için, bireylerin değil hukukun üstünlüğü için yüce Meclis çatısı altında da sokakta da mücadelelerini sürdüreceklerini belirterek, avukatlara yönelik baskılara tepki gösterdi.  

Mersin Barosu Başkanı Av. Bilgin Yeşilboğaz, kendilerinin her dönem bağımsız yargı için mücadele ettiklerini belirtip, "Avukat arkadaşlarımızın darp edilerek tutuklanmasını kabul etmiyoruz. Savunmanın gücü olan avukatlar bu tür uygulamaları hak etmiyor. Maalesef Türkiye'de hukukun üstünlüğü yerine siyasiler üstünlüğü var ediliyor. Bundan dolayı her zaman hukukun üstünlüğünü savunacağız ve bunun için mücadele edeceğiz" şeklinde konuştu.

 

  1. KAVİLİ ; “CÜBBEM ÜZERİNDEYKEN DARP EDİLDİM”

 

Son olarak ise İstanbul Barosu mensubu Av. Ömer Kavili tutuklanma sürecini anlattı. Kavili, "Müvekilimle görüşmek istedim. Fakat izin verilmedi. Bunun üzerine mahkeme başkanın talimatıyla salondan yerden sürüklenerek çıkarıldım. Birkaç kolluk gücü gögsümün üzerine çöktü ve darp edildim Cübbem üzerindeyken darp edildim.Sağ bacağımdan yaralandı. Avukat arkadaşımızda benim bu durumumu tepki gösterdiği için ve görüntü aldığı için gözaltına alındı.  Sulh Ceza hakimi bizleri dinlemiş gibi yapıp tutukladı. Bu karar kara bir leke olarak tarihe yazıldı. Bizler savunmanın önemine değindik. Savunma herkes için geçerli olması gerekiyor. Savunma ayağı olan avukatlara bu tür hareketler yapılması kabul edilecek bir durum değildir. Bizler her zaman savunmanın önemi için mücadele edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Açıklama sloganlarla son buldu.

BASIN AÇIKLAMSININ TAM METNİ

 

Basına ve Kamuoyuna

Savunma Tehdit Altında!

Ülkemizde son dönemlerde yüzlerce avukat, Avukatlık Kanunu'nun ve mesleğin uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan güvenceleri  ihlal edilerek tutuklandı.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin tahliye ettiği Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı ile birlikte 14 meslektaşımızın  6 saat sonra tekrar tutuklaması da yargıya müdahalenin gizlemeye gerek duyulmayacak ölçüde pervasızca uyguladığının kanıtı oldu.

Mesleğimiz giderek artan sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kalmaktadır. İstanbul'da genç bir meslektaşımız olan Gökhan Vural Arı'nın intihar etmesi İzmir Barosu'na kayıtlı meslektaşımızın müvekkilleri tarafından kaçırılması son günlerde yaşadığımız sıkıntıların boyutunu gözler önüne

Bu pervasızlık İstanbul Barosu mensuplarından Av . Ömer Kavili'nin, duruşmada mahkeme heyetiyle yaptığı usul tartışması sonrası jandarmalar tarafından salondan atılması, ertesi gün duruşmaya giderken gözaltına alınması ve tutuklanması ile savunmaya açık ve yoğunlaştırılmış saldırının son uç örneğini vermiştir.  Yargı artık baskı ve korkutmanın aracı olmanın ötesine geçmiş, hatta kendisi haline gelmiştir.

Susturulmak ve tutuklanmak istenen aslında savunmadır, avukatlardır. Savunmayı temsil eden avukatların inandıkları hukuk; insan haklarına, adalete ve vicdanlarına dayalıdır.

Avukatlar, bağımsızlıklarıyla ve savunmanın gücüyle herkes  ve her zaman için; insan haklarına dayalı hukuk yaratırlar. Mahkemeler tam da bu nedenle savunmasız yargılama istiyor.

Hukuka, kanunlara ve vicdanlara sığmayan bu gerekçeler ile aslında tutuklanan avukat değil; adalettir, adil yargılanma hakkının ta kendisidir.

Meslektaşımız Av. Ömer Kavilli' nin tutuklanma gerekçesinde yer alan ‘aksine ters psikoloji ile müvekkilini ve kendisini mağdur göstererek dosyada haklı çıkmaya çalıştığı’,  ‘müdafisi olduğu davayı sulandırmaya çalıştığı’ şeklindeki ifadeleri şaşkınlıkla karşılıyoruz.

Hangi kanunda ve usulde böyle tutuklama nedenleri yer almaktadır?

İstanbul Silivri’de Grup Yorum Davasının duruşmasında savunma yapan sanık konuşturulmadığı gibi meslektaşlarımız Av. Ömer Kavili ve Av. Nadide  Özdemir cübbeleriyle yerlerde sürüklenerek duruşma salonundan çıkarılmışlardır.

Meslektaşlarımız gözaltına alınarak avukatlık görevleri engellenmiştir. Yaptıkları hukuksuzluklara kılıf aramaya çalışanlar savunmayı hedef almıştır.

Tutuklama kararında yer alan ‘amacının halkın gözünde yargıyı ve mahkemeleri itibarsızlaştırmak olduğu’, ‘adalete olan güveni sarsmayı amaçladığı’, ‘şüphelinin eylemlerinin haber niteliği taşıyarak toplumda infiale neden olduğu’ gibi niyet okuma kabilinde sudan! gerekçelere, delillerin henüz toplanmadığı, şüphelinin kaçma ve delilleri karatma ihtimalinin bulunması gibi hiçbir hukuksal ve somut karşılığı olmayan unsurlar eklenmiştir.

Avukatlar görevlerini icra etmeleri nedeniyle müvekkilleriyle veya müvekkillerinin davalarıyla özdeşleştirilemezler, Avukatlar, bir mahkeme, yargı yeri veya hukuki ya da idari bir makam önünde mesleki nedenlerle bulundukları sırada veya konuyla ilgili yazılı veya sözlü taleplerinden, beyanlarından ötürü hukuki ve cezai muafiyetten yararlanırlar.

Bu kurala ve düzenlemeye rağmen Mahkeme Heyeti, Savcılık ve Sulh Ceza Hakimi keyfi uygulamalar yapmıştır. Avukatlar hakkında duruşma salonunda yaşanan olaylar nedeniyle başlatılan soruşturma avukatın görevi ile ilgili bir soruşturma olup, öncelikle böyle bir soruşturmanın yapılabilmesi için Adalet Bakanlığından soruşturma izni alınması gerekmektedir.

Avukatlık hukukuyla ilgilenmeyen, avukatı hukukçu olarak kabul etmeyen bu sakat anlayışın izin alma gereği duymadan soruşturma başlatmasıyla yetinmeden, hukuk kuralları yerine keyfi, subjektif duygu ve düşüncelerle tutuklama kararı vermiş olması bir hukuk skandalıdır.

Av. Ömer Kavili’nin tahliyesi edilmesi olumlu bir gelişme ise de yaşanan hukuksuzluğu görmezden gelmemize engel değildir. Bu hukuksuzluğu savunmaya, avukatlık mesleğine dayatmaya çalışan, hukuku hiçe sayan zihniyetle sonuna kadar mücadele edilmeli ve keyfi uygulamalar yapan bu anlayışın cezalandırılmasının sağlanması hepimizin mesleki sorumluluğudur.

Makamda ve kürsüde savunmaya ve avukata saygısı olmayan hakim ve savcıların istifa ve emeklilik sonrası avukatlık mesleğine kabullerinin engellenmesi, bunun için mutlak suretle her baro ve Türkiye Barolar Birliği tarafından meslektaşlarımızın şikayetlerinin toplandığı bir merkez oluşturulmalı ve Türkiye’nin neresinde olursa olsun bu merkeze ulaşan şikayetlerden dolayı avukatlık mesleğine müracaatları kabul edilmemelidir.

Amiyane tabirle marangoz hatasından kaynaklanan kot farkını bir üstünlük gibi kabul eden hakim ve savcılara hatırlatmak isteriz ki; HER HUKUKÇUNUN YÜKSELEBİLECEĞİ EN YÜKSEK MERTEBE AVUKATLIKTIR...

Baroların ve TBB'nin öncelikli varoluş nedeni, avukatları mesleki faaliyetleri nedeniyle uğradıkları hukuksuzluklardan, baskılardan korumaktır. Şayet bir ülkede avukatların hakları ihlal ediliyorsa, hiç kimsenin hukuki güvenliğinden söz edilemez.

İddiaya karşı savunma, adalete giden karar sürecinde antitez işlevi görür. Dolayısıyla yargılama faaliyetinin vazgeçilmez bir unsurudur.

Savunma hakkının kullandırılmadığı faaliyete yargılama denemez, sonucu da ne olursa olsun tatmin edici olamaz. Onun için Avukatlık Kanununun 1. maddesi avukatı "yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder" şeklinde tarif etmiştir.

Yıllardır yargı bağımsızlığını hiçe sayarak, yargıya kadrolaşma mantığı ile bakan, yargıyı bir takım cemaatlerin ve dini grupların etkisine bilinçli olarak iten siyasi iktidarın ortaya çıkan bu durumdan artık ders çıkarması gerekmektedir.

Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı, hukuk güvenliği, adil yargılanma ilkesi gibi olmazsa olmaz kavramlar yaşama geçmeden ülkede hiç kimse kendini güvende hissedemez, toplumsal barış sağlanamaz.

Adaleti kendinden menkul gören bu keyfi uygulamaları yapan mahkeme heyetlerinin başkanı ve üyeleri, cumhuriyet savcısı, sulh ceza hakimi ve duruşmada meslektaşlarımızı darp eden kolluk görevlileri hakkında disiplin ve cezai işlemleri tüm hukukçular birlikte takip edeceğiz.

Avukatları hapsetseniz dahi, hapisliklerinden özgürlük ve herkes için adalet yaratırlar.

Kimse savunmadan ve avukatlardan korkmasın. Korkutmaya da hiç kalkmasın!

SAVUNMA SUSMADI, SUSTURULAMAZ VE SUSMAYACAK!

KAMUOYUNA SAYGIYLA SUNARIM

 

Diğer Haberler