GEZİ DAVASI'NDA TÜM SANIKLAR HAKKINDA BERAAT KARARI VERİLDİ!
BARO BAŞKANIMIZ AV. VELİ KÜÇÜK;
“BÜYÜK MAĞDURİYETLER YARATAN GECİKMİŞ ADALET”
Gezi Parkı eylemlerine ilişkin, aralarında 840 gündür tutuklu iş adamı Osman Kavala, gazeteci Can Dündar, Ayşe Mücella Yapıcı ve oyuncu Mehmet Ali Alabora'nın da bulunduğu 16 sanığın "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan yargılandığı İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde karar verildi.
Mahkeme salonunda bulunan 9 sanık tüm suçlamalardan beraat ederken, ifadesi alınmayan 7 sanığın dosyası ise ayrıldı.
Baro Başkanımız Av. Veli Küçük yaptığı açıklamada görüş ve düşüncelerini paylaştı.
Baro Başkanımız Av. Veli Küçük, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi daha önce Osman Kavala'nın derhal tahliyesini talep etmişti.
Mahkeme, geçtiğimiz Aralık ayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması kararını uygulamayı bugüne kadar reddetti.
Aslında beraat kararı siyasi iktidarın yargıyı ne kadar kendi eksenine aldığının bir göstergesi olmuştur. Gezi Davası emir ve talimatla açıldığı çok bellidir. Olmayan deliller ile olmayan bir suç yaratılmaya çalışılmıştır. İçerde ama özellikle dışarda zor durumda kalınca yine talimatla karar verildiği anlaşılmaktadır. Madem suçsuzlardı ve beraat kararı verilecekti neden Osman Kavala 2,5 yıl tutuklu yargılandı. Ve biz şunu tekrar söylüyoruz bu dava, yargılama ve hukuksuz uygulamalar yargı tarihimizde olumsuzluklarla anılacaktır.
Gezi, Türkiye'nin eşitlik, özgürlük ve adalet umudu olmuş, hak ve özgürlüklerin yaşam alanı bulması gereken örneğidir. Cumhuriyet tarihinden bugüne yaşanmış en kitlesel ve uzun süreli protestolar, direniş olarak akıllarda kalmıştır. Böylesi hak ve adalet haykırışı ülkemizi korku ve baskı ortamı ile susturulmaya, muhalif ve faklı düşünceleri bastırma anlayışı hakim kalınmaya çalışılmış, ancak başarılı olamamıştır. Bu hukuksuzluğu yaratanlar ve içerisinde yer alanlar birgün hukuk önünde mutlaka hesap vereceklerdir.
Bu beraat kararı zaten halkın vicdanında haklı ve meşru olan Gezi'nin, Anayasal ve demokratik bir hak olduğunu kesinleştirmiştir. Ve böylelikle; Adalet kazandı; Özgürlük kazandı; Dayanışma kazandı. Umut kazandı. Çocuklarımızın, gençlerimizin öldürülmediği, annelerin ağlamadığı, hukuk devletinin ve demokrasinin siyasi iktidarlar, kamu görevlileri tarafından içselleştirildiği ve işletildiği bir ülke özlemiyle; geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. " diye konuştu.
Olay; İstanbul’da 27 Mayıs 2013 yılında Taksim Gezi Parkı’nda ağaçların sökülerek yerine askeri kışla yapılmak istenmesine karşı başlayan ve dalga dalga tüm Türkiye’ye yayılan eylemler milyonlarca insanın katılımıyla çok kapsamlı bir halk hareketine dönüşmüştü.
Toplum şiddete dönüşmeksizin tamamen barışçıl, kamu düzenini bozmaksızın taleplerini en üst düzeyde gösterdiği fedakarlıkla dile getirmiştir. Siyasi iktidar, otoriter-totoliter rejimlere dönük uygulamaları sergilemiştir.
Kolluk güçlerinin kullandığı şiddet, birçok ölüme ve yaralanmalara neden olmuştu. Ölümler ve yaralanmalar, Gezi özneleri ile sınırlı kalmamış, kolluk güçlerini de kapsamına almıştır. “Kanunsuz emir” veya PVSK tarafından belirlenen sınırlar dışına çıkılması sonucu işlenen suçlara karşı açılan soruşturmalar devam ederken, siyasi ve idari makamlar, katılımcılara karşı da soruşturma kampanyası yürütmüştür.
Ülkenin her yerindeki toplumsal muhalefeti sindirmek için yasa dışı polis şiddeti ve ağır yaralayıcı araçlar, kimyasal gazlar kullanılması, bu kez gösterilerin engellenişinden kaynaklanan sorunları ve karşıtlıkları ortaya çıkardı. Gittikçe şiddetlenen gösteri/engelleme karşıtlığı sonunda ilk öldürme yaşandı. Hopa’da halka karşı biber gazı kullanımı sonucunda hak savunucusu Metin Lokumcu, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan vs. gencecik fidanlar yaşamlarını yitirdi.
11 insanımız gözünü kaybetmiş, 78 kişi ağır yaralanırken, binlerce insanımız da çeşitli yerlerinden yaralanmıştır. Olaylarda 130 bin biber gazı kapsülü kullanılmıştır. Bu miktar 14 Avrupa ülkesinin bir yılda kullandığı biber gazının iki katına denktir.