BARO BAŞKANI AV. MENGÜCEK GAZİ ÇITIRIK: "BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ, ÖZGÜRLÜKLERİN BAŞLANGICIDIR" "İLERİ DEMOKRASİ ADI ALTINDA OTORİTER-TOTALİTER REJİMLERE ÖZGÜ UYGULAMALARDAN KAÇINMAK GEREKİR" 'Basında Sansürün Kaldırılışı'nın 105. yıldönümünü yine buruk bir şekilde kutlamaktayız. İfade özgürlüğünün en belirgin şekli, basın (medyanın) haber verme, medyanın kamuoyunu bilgilendirmesinde ve kamuoyu oluşturmada üstlendiği görev büyük önem taşımaktadır. Medyanın üstlendiği görev yurttaşın haber alma hakkının, siyasi iktidarlarca uygulanan sansürle, baskı ile kısıtlanmaması gerekmektedir. Siyasi iktidarın medyaya bakışı ve medyaya karşı tutumu, medyanın da ister istemez kendisini otosansüre tabi tutmak zorunda bırakmaktadır. Ancak, bugün sırf gazetecilik faaliyetlerinden ötürü 60'a yakın basın mensubunun tutuklu, 2000'in üzerinde öğrencinin özgür ve özerk üniversite istedikleri için tutuklandıkları, 2011 genel seçimlerinde milletin teveccühü ile milletvekili seçilen 8 isim halen tutuklu olup milli irade parlamentoda eksik temsil edilmekte olduğu bir ülkede yaşamaktayız. Ülkemizde yayımlanmamış kitaplar hakkında 'bomba' nitelemesi yapılarak dava açıldığı, yazarının tutuklandığı, ressamlık, şiir, makale gibi yazım işleriyle uğraşanları terör faaliyeti olarak niteleyen bir zihniyetin bugün ülkemizi yönettiği bilinmektedir. Ülkemizin yüzlerce gazeteci, yazar, çizer ve aydını sırf düşüncelerini ifade ettikleri için kovuşturmaya tabi tutulmuşlar ve haklarında davalar açılarak tutuklanmışlardır. Sınır tanımayan gazeteciler örgütü, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde,Türkiye 2005'te 98.sıradayken 2012'de 148.sıraya gerilemiş, şu an 154. sırada bulunmakta. Bir toplumun vicdanını basın özgürlüğü temsil eder. Acaba biz sosyal medyamızı yasakladığımız, basınımızı susturduğumuz, özgürlüklerde geri adım atılan bir ülke olarak model olacak bir yerde miyiz? İşte bu sorunun yanıtını kim verebilecek ? Basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede toplumların barış, huzur ve güven içerisinde yaşaması da söz konusu olamaz. Ülkemiz üçüncü dünya ülkesi değildir. İleri demokrasi adı altında otoriter-totaliter rejimlere özgü uygulamalardan kaçınmak gerekir. Basın hürdür ve sansür edilemez. Bu anayasa ile de sabittir. Toplumsal muhalefetin her türlüsünün bastırıldığı, sindirildiği, haklı taleplerini dile getiren insanların ötelendiği, coplandığı, TOMA'larla tazyikli su, plastik mermiler, biber gazlarına maruz kaldığı bilinmektedir. Yargı eliyle topluma korku aşılanmaya çalışıldığı da görülmektedir. Beklentimiz ve umuduz o ki, Türkiye'nin hukukun üstünlüğünün egemen olduğu, kişi özgürlüğünün ve güvenliğinin sağlandığı, insan haklarına dayanan ve insan haklarına saygılı, yönetenlerin de kendilerini hukukla bağlı saydıkları bir günlere ulaşmasıdır. Bu duygu ve düşüncelerle, Basında sansürün kaldırılışının yıldönümünü kutluyor, saygılar sunuyorum. Av. Mengücek Gazi ÇITIRIK Adana Baro Başkanı 23.07.2013