Yargıtay Başkanlığı tarafından yayınlanan “Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi ve Taslak Uygulama Tedbirleri” metninin “İlke 3” başlıklı bölümünde yargının, kendi sistemine erişimi kolaylaştırması anlatılırken, son tümce olarak yer alan ibare, Baromuzun kaygısına neden olan bir içerik taşımaktadır.
Metinde; “ Mahkemeler, avukatlık yetkisi olmayan uygun kişilerin mahkeme nezdinde tarafları temsil etmesine izin verebilir” denilmektedir.
Bu, hukukun temel ilkelerine ve Avukatlık Kanununa açıkça aykırıdır. Avukatlık yetkisinin, bu sıfatı taşımayanlar tarafından kullanılmasının cezai yaptırımlar içerdiği, açıkça düzenlenmiş olmasına karşın, Yargıtay gibi Yüksek Yargı Organı adına yapılan bu açıklama, ciddi bir kaygı doğurmuştur. Kanunun suç saydığı, hukuka da uygun olan bir düzenlemeye rağmen, mesleğimizin “uygun kişiler” tarafından da yapılabileceğine ilişkin bir “izin” mekanizmasının öngörülmüş olması, avukatlar için bu aşamada “kaygıyı” duymaktan öte gidişatın vahametini ortaya koymaktadır.
Ancak bilinmelidir ki, Yargıtay tarafından bu kaygının giderilmemesi, Baroların çok ciddi tepkilerinin haklı nedeni olmaya dönüşecektir. Avukatlık mesleğinin, son yıllarda özellikle de iş alanlarının daraltılması ve “ikame edilebilir yeni meslekler (!) ihdası” suretiyle getirildiği nokta, bu türden yaklaşımlar karşısında şimdi hangi tehditlerle de karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Asla kabul edemeyeceğimiz bu düşünce ile Avukatlık mesleğinin itibarı nereye çekilmeye çalışılıyor anlamış değiliz!
Avukatlık yetkisi olmayan uygun kişi ne demektir?
Bu “Kabul eden her hastanın ameliyatına, Doktor olmayan üçüncü kişiler girsin” demek ile aynı değil midir?
Yargıtay adına yapılan bu açıklama hukukun temel ilkelerine ve savunma hakkının özüne yönelik bir saldırıdır.
Hukuku,savunma hakkını ayaklar altına almayın.
Saygıyla sunarız.
ADANA BAROSU BAŞKANLIĞI