BAROMUZ

BARO BAŞKANIMIZ Av. ÇITIRIK'IN, KIZ VE ERKEK ÖĞRENCİLERİN AYNI EVDE KALMASI İLGİLİ DEĞERLENDİRMESİ "BAŞBAKAN, TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ YAPMAMALIDIR"

görüntülenme
08/11/2013

BARO BAŞKANIMIZ Av. ÇITIRIK'IN, KIZ VE ERKEK ÖĞRENCİLERİN AYNI EVDE KALMASI İLGİLİ DEĞERLENDİRMESİ "BAŞBAKAN, TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ YAPMAMALIDIR"   Başbakan R. Tayyip Erdoğan'ın, kız-erkek üniversite öğrencilerinin aynı evde yaşamasının kötü bir alışkanlık olduğu, bu durumun denetiminin yapılamadığı, buna Denizli'de şahit olduklarını, Vali'ye gereken talimatın verildiğini, denetlemenin bir şekilde yapılacağını, aynı daire içerisinde kalan kız ve erkek öğrenciler konusunda kendilerine ciddi şikayetler geldiğini, bu konuda yasal düzenleme gerekiyorsa bu düzenlemeyi de yapabileceklerini çünkü kendilerinin muhafazakar-demokrat bir parti oldukları açıklamasıyla başlayan, ülke gündemine oturan ve toplumumuzu derinden etkileyecek bu talihsiz açıklamalar karşısında Adana Baro Başkanlığı olarak, Avukatlık Yasası'nın 76. Maddesinin barolara vermiş olduğu "....hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak .."görev ve yetkisi doğrultusunda bu konuyla ilgili düşüncelerimizi kamuoyu ile paylaşma zorunluluğu doğmuştur. Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal hukuk devletidir. Yine Türkiye ; Avrupa Konseyi'nin üyesi,  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) bireysel başvuru yolunu tanıyan ve AİHM'in bu kararlarını iç hukukta bağlayıcılığını da kabul eden bir ülkedir. Anayasamızın 12. Maddesi: "..herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu.." , 19. Maddesi "..herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğunu..", 20. Maddesi "...herkesin, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğunu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağını", 21. Maddesi, "..kimsenin konutuna dokunulamayacağını.." düzenlemiştir. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. Maddesi "..herkesin özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilme hakkına sahip olduğunu.." belirtmiştir. Tüm bu düzenlemelere rağmen, Başbakan'ın yukarda belirtmiş olduğumuz açıklamaları doğrudan doğruya devletin özel hayata müdahalesi yönündedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında devletin özel hayata yönelik müdahalesini sınırlamakta, devletin özel hayata müdahale etmemesine vurgu yaparken, aynı zamanda özel hayatın korunmasının devletin görev alanı içerisinde olduğuna işaret etmektedir. Yine sözleşmenin, sözleşen devletlere yalnızca müdahale etmeme gibi negatif bir yükümlülük getirmediğini aynı zamanda koruma altına alınan hak ve özgürlüklere saygıyı sağlamak, bu hakların fiilen ve gerçekten kullanılmasına olanak sağlayacak tedbirleri alma pozitif görevini getirmiştir. Bugün bu tür uygulamalarla, birey-yurttaşın özel yaşamına yapılmakta olan müdahalelerle, kitleyi korkutarak pasifleştiren, tepeden inmeci, dayatmacı, her şeyi bilen, her şeye hakkı olan, her şeye karar veren, eleştirilemeyen, tek güç, tek belirleyici, tek lider olan tek partinin, toplum mühendisliğine soyunduğu, bireysel özgürlüklere izin verilmeyen, bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolünde olan, devlete mutlak itaatin beklendiği, tüm yetkilerin merkezileştirildiği, Totaliter Rejimin ülkemizde hüküm sürdüğünü görmenin üzüntüsü içerisindeyiz. Siyasi iktidarca "Kimsenin yaşamına müdahale etmiyoruz" denilirken, özgürlük kavramının sadece kendi inancını paylaşanların özgürlüklerine indirgendiğini görmekteyiz. Acaba ülkemizde gerçekten kadınlar ve gençler korunmak istenmektedir? Siyasi iktidar; kadınları ve gençleri koruma adı altında özgürlük alanlarını ortadan kaldırmak istemektedir. Ayrıca, bireyin özel alanı yasa ve yönetmeliklerle vesayet altına alınmaya çalışılmaktadır. Bunu yaşama geçirmek için mülki amirler ve kolluk kuvvetleri görevlendirilmektedir. Ortaya çıkan bu tablo, bize maalesef Mussolini İtalya'sını ve Nazi Almanya'sını hatırlatmaktadır. Anayasa'nın 58. Maddesine dayanılarak, üniversite öğrencilerinin aynı evde birlikte yaşamasının kötü bir alışkanlık olarak görülecek hiçbir yönü bulunmamaktadır. Kimsenin ahlâk bekçiliğine ve namus zabıtalığına soyunma hakkı bulunmamaktadır. Siyasi iktidara düşen yurttaşlarının refah düzeyini yükseltmek, insan haysiyetine ve onuruna yaraşır bir ortamda yaşantısını sürdürebilecek asgari koşulları hazırlamak, yurttaşların birlikteliğini, huzurunu ve mutluluğunu sağlamaktır. Üniversite öğrencilerinin barınma, burs-kredi, eğitim hakkı, düşünce özgürlüğü gibi çözülmesi gereken ciddi sorunları bulunmaktadır. Önceliğin ve enerjinin bu sorunların çözülmesine harcanması elzemdir. Siyasi iktidar, birey-yurttaşı aşağılayan, yok sayan, dalga geçen anlayış ve uygulamalarına artık son vermelidir. Türkiye'nin dış politikada, ekonomide, hukukta, eğitimde ve sağlıkta ağırlaşan yüzlerce sorunu varken yurttaşları arasında yeni bir ayrımcılık yaratıp, yurttaşı muhbirleştiren, mülki amirleri ve kolluk kuvvetleri ile sorun çözmeye kalkan tek adam zihniyetinin, ülkemize kazandıracağı hiçbir şey kalmamıştır. Kamuoyuna saygıyla sunarım. Av. Mengücek Gazi ÇITIRIK Adana Baro Başkanı    

Diğer Haberler