ADANA BAROSUNDAN AÇLIK GREVİNDEKİ GÖZALTILARA VE SONRASINDAKİ SERT POLİS MÜDAHALESİNE TEPKİ.
BARO BAŞKANI AV. VELİ KÜÇÜK: “EVET’LE GELEN ZORBA DEMOKRASİ!"
23.05.2017
OHAL kapsamında KHK ile görevlerinden ihraç edilen ve işlerine dönmek amacıyla yaklaşık 75 gündür açlık grevi yapan araştırma görevlisi Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça gece yarısı evleri basılarak, kapıları kırılarak gözaltına alındı.
Bu kararın gerekçesi savcı talimatında “Eylem ölüm orucuna dönebilir, Gezi, Tekel benzeri eylemlere sebep olabilir” denilerek açıklandı.
Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, konuyla ilgili yazılı açıklamada bulundu:
"Dün gece gözaltına alınan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça hiçbir hukuki temeli olmadan, orantısız polis operasyonu ile gözaltına alındığı gibi, serbest bırakılmalarını isteyen gruba da sert bir şekilde polis müdahale etti.
5 Temmuz 2000'de Burdur Cezaevi'ndeki mahkûmlara yönelik 'Hayata Dönüş' operasyonu sırasında dozerin kepçe darbesiyle kolu kopan ve OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile görevinden ihraç edilen sosyolog Veli Saçılık’ın annesi Kezban Saçılık da akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’ya verdiği destek esnasında polisin sert müdahalesine maruz kaldı, yerlerde sürüklendi.
16 Nisan’da yapılan Anayasa değişikliği referandumunda ‘Evet’ çıkmasının ardından ne yazık ki, her şeye dokunan ama kendisine dokunulamayan bir tek adam yönetimine ve her noktada parti devleti uygulamalarına doğru gidilmektedir. İşlerini kaybetmiş 2 insan, mesleklerine geri dönmek için açlık grevi yapmakta iken, hiçbir şiddet ve silah yok iken, evlerinin polis tarafından operasyon yapılarak basılması, gözaltına alınmaları hukuk devletinde izah edilemeyecektir.
Ülkemizde, 15 Temmuz sonrasında Olağanüstü Hal ilan edilmiş ve ülke Kanun Hükmünde Kararnameler ile yönetilmeye başlanmıştır.
Herhangi bir hukuki ve siyasi gereklilik olmadığı halde 10 aydır devam eden OHAL rejiminde, hukuki güvenlik ayaklar altına alınmış; akademisyenler ihraç edilmiş; dernekler kapatılmış; basın susturulmuş; farklı sesler doğrudan hedef alınmış ve muhalifler tutuklanmıştır. İnsan hakları ihlallerinin ciddi boyutlara ulaştığı bu dönemde binlerce insan, asgari hukuk kuralları dahi gözetilmeden yargısal denetimden de kaçırılarak KHK'lar ile çalıştıkları kurumlardan ve kamu görevinden ihraç edilerek adeta açlığa ve sivil ölüme mahkum edilmektedir.
Bir gece yarısı kararnamesi ile kurumlarından ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, Türkiye’de kendileri gibi haksızlığa uğradıklarını düşündükleri binlerce insanın durumuna dikkat çekmek ve işlerine iade edilmek amacıyla uzun zamandır Yüksel Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde oturma eylemi yapmışlardır.
Yaptıkları oturma eyleminin yetkililerde herhangi bir etki yaratmadığını gören Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, 9 Mart’tan bugüne yani 75 gündür açlık grevi yapmaktadırlar ve uzun süren bu açlık grevi nedeniyle sağlık durumları endişe verici bir noktaya gelmiştir.
Biz avukatlar olarak, hukuk güvenliği olmayan bir ülkede devletin en temel insan hakkı olan yaşam hakkını koruduğundan bahsedilemeyeceğini ifade ediyoruz. Ayrıca İnsan Hakları Anıtının etrafının çelik bariyerlerle kapatılması kaynağını Anayasa'dan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden alan barışçıl gösteri ve yürüyüş hakkını engelleme yönünde ülkemizin bir ayıbı olarak tarih sayfalarında yer alacaktır.
Demokratik rejimden tamamen ayrılıp, otoriter-totoliter bir rejim kurulmak istenilmektedir. Yurttaşların en temel haklarına ve özgürlüklerine yönelen bu baskıcı tutum sonrasında kimsenin can, mal ve hukuk güvenliği kalmamıştır. Ne yazık ki; ülkemiz evet’le gelen zorba demokrasinin tüm uygulamalarını görmektedir.
Geçmiş dönemlerden edinilen olumsuz tecrübeler örnek alınarak yaşadığımız süreç daha vahim hale gelmeden bir an evvel olağan günlere dönülmesi için siyasi iktidarı, yetki ve sorumluluk makamında olanları hassasiyete ve göreve davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla sunarım"