Adana Barosu Başkanlığı tarafından 22 Mart Dünya Su günü nedeniyle yazılı açıklamada bulunuldu.
Hızla artan tüketim, yok edilen doğal kaynaklar, savaşlar ve çatışmalar nedeniyle dünyamızın yeni bir çevre anlayışına ve doğa düzenine ihtiyacı vardır.
Sanayi devrimiyle birlikte başlayan sürecin devamında doğal kaynakların ölçüsüz kullanımı artmış ve özellikle sanayileşmenin yoğun olduğu alanlarda doğa ve çevre tahribatı daha çok belirgin hale gelmiştir.
Doğal alanların ve enerji kaynaklarının hoyratça paylaşımı, gelir dağılımı adaletsizliği, tamamen kâr amaçlı ve tüketim odaklı ekonomik düzen doğa ve çevre tahribatını, insanlığın geleceğini tehdit edecek ölçüde arttırmıştır.
Başta iklimsel değişimler olmak üzere birçok çevre sorununun kaynağında insan faktörünün ve mevcut ekonomik düzenin olduğu artık tartışmasız olarak kabul edilmektedir. İnsanı, çevre sorunlarının odağı haline getiren bu bakış açısının temelinde kuşkusuz ve doğanın insanın emrine sunulmuş ve her türlü tüketilebilecek ticari bir ürünmüş gibi değerlendirilmesini de içeren anlayış etkili olmuştur.
Suyun ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi de, suyu bir “haktan” ziyade “ekonomik bir kaynak” olarak tanımlayan bu anlayışın ürünü olup, kabul edilmesi mümkün değildir. Su yer yüzündeki tüm canlılar ve doğamız için vazgeçilmez “ temel haktır.”
Su hakkı, T.C. Anayasası’nda yer alan sosyal devlet ilkesi çerçevesinde varlık kazandığı gibi, Türkiye’nin taraf olduğu bazı uluslararası sözleşmelerde de kabul edilmiştir.
Kadınlara Karşı Her Türü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşmesi (md.14/2-h) kadınların, Çocuk Hakları Sözleşmesi (md. 24/2-c) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nde temiz içme suyuna erişim haklarından açıkça bahsedilmektedir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde (md. 3) yer alan “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır” ibaresinin suya erişim hakkını da içerdiği kabul edilmektedir.
Bu çerçevede bu gün tarım alanlarında başlayan su özelleştirmeleri, suyun piyasalaştırılması durdurulmalı, salt ticari kazanç ve ekonomik araç olarak gören neoliberal anlayışa son verilerek sağlıklı koşullarda suya erişim hakkı sağlanmalıdır.
Suya erişimin sağlanması tüm canlı yaşamı ve doğanın sürdürülebilirliği açısından esas alınmalıdır.
Yeterli gıda, temiz suya ulaşma ve sağlıklı bir çevre de yaşama hakkı insanlığın yeni haklarından olduğu artık tartışmasızdır.
İnsanlığın ortak mirası olan “Su” kuşkusuz insanlığın ve doğanın geleceği açısından da hayati bir öneme sahiptir.
Bu bilgiler ışığında ülkemizde doğal kaynaklara ve suya, ticari kazanç ve kâr bakış açısının sonlandırılarak, HES’ler ile suyun doğal akışını ve ekolojik dengeyi olumsuz yönde etkileyecek çalışmalardan ve projelerden dünyanın, ülkemizin ve insanlığın geleceği açısından vazgeçilmesini önemle vurguluyor ve talep ediyoruz.
Kamuda bu alanda görev ve sorumluluk makamında olanlara bir kez daha hatırlatıyoruz, doğaya, çevreye, suya tüm doğal kaynakları: “Dünyayı ve doğayı atalarımızdan miras almadığımız, çocuklarımızdan ödünç aldığımız” anlayışıyla değerlendiriniz. Saygıyla sunarız.
ADANA BAROSU BAŞKANLIĞI