BARODAN HABERLER

UĞUR MUMCU'YU ANIYORUZ..

982 görüntülenme
23/01/2015
UĞUR MUMCU'YU ANIYORUZ..
Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, Uğur Mumcu'nun katledilişinin ölüm yıldönümünde yazılı açıklamada bulundu. Av. Çıtırık, "Ülkemizde araştırmacı gazeteciliğin simgesi Uğur Mumcu; eğilmeyen, bükülmeyen kalemiyle her zaman onurlu yaşamın savaşımını verdi" dedi. 23.01.2015 24 Ocak 1993'de uğradığı bombalı suikast sonucu yaşamını yitiren gazeteci ve yazar Uğur Mumcu cinayetinin olayın üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen hâlâ aydınlatılamadığı gibi, emri verenlerin de kim olduğunun saptanmaması üzücü ve düşündürücüdür. Ülkemizde araştırmacı gazeteciliğin simgesi Uğur Mumcu; eğilmeyen, bükülmeyen kalemiyle her zaman onurlu yaşamın savaşımını verdi. Mumcu teröre, demokrasi düşmanlarına, silah ve uyuşturucu kaçakçılarına aklıyla, çalışkanlığı ve dürüstlüğüyle karşı koydu. Bugün Uğur Mumcu yaşasaydı özellikle 1990'lı yıllarda üst üste gazeteci öldürmeleri ve siyasi cinayetlerle ortaya çıkan faili meçhuller üzerinde mutlaka kafa yorar, bütün enerjisini toplar ve dosyalara ulaşır, tozlu raflarından onları indirir ve mutlaka okurlarıyla buluşturmaya çalışırdı. O dönemde bu yana hâlâ hiçbir siyasi cinayetin ama özellikle gazeteci cinayetlerinin arkasındaki azmettiriciler ortaya çıkarılamadı. Tarihimizde 24 Ocak gününe bakıldığında önemli olayların geliştiği, toplumumuzu sosyal, siyasal, kültürel yönden etkileyen ekonomik kararların alındığı, Türkiye'nin yetiştirdiği aydınlarının cinayetlerde yitirildiği kara bir gün olarak tarihteki yerini almıştır. 35 yıl önce yani 24 Ocak 1980 'de alınan ekonomik kararlar ile ülke ekonomisinin uluslararası piyasaya eklenlenmesi, uluslararası sermaye ve sermaye örgütlerinin emek dünyası karşısında güçlendirilmesi, ithalat kotalarının kaldırıldığı, KİT'lerin özelleştirilmesi ve dış ticaretin serbestleştirilmesi, kamu yatırımlarını tasfiye eden, devlet sübvansiyonlarını kaldırmayı amaçlayan bu kararlar 12 Eylül faşizmiyle birlikte uygulamaya konularak siyasi, toplumsal ve ekonomik yönünden olumsuz sonuçların ortaya çıktığı görülmüştür. Bu dönemde iç talebin kısılması sonucunda ithal ürünlerin fiyatlarında ciddi artışların olduğu, reel ücretlerin gerilediği, hayali ihracatın arttığı, grev-toplu sözleşme ve sendikal faaliyetlerin yasaklanması sonucu emekçi sınıfların sermaye karşısında zayıflatan yönleriyle bu kararlar hatırlanmaktadır. 24 Ocak kararları Uluslar arası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası'nın güdümünde, 12 Eylül darbe yönetiminin teminatıyla, sözde ekonominin liberalleşmesinin egemen kılınması amaçlanmışsa da kalkınma vaatlerinin gerçekleşmediği, emek dünyasının kazanımlarının ortadan kaldırıldığı, gelir dağılımına ciddi şekilde bozan ve faizden beslenen, rant mantığıyla toplumsal gelir dağılımı uçurumunu yaratmıştır. 24 Ocak 1993 Pazar günü...Hukukçu dürüstlüğü, yılmaz kalemi ile araştırmacı gazeteciliğin öncüsü, yaşamını tam bağımsız ve demokratik Türkiye mücadelesine adamış, gazeteci-yazar Uğur Mumcu'yu ölümünün 22. Yıldönümünde rahmet, saygı ve özlemle anmaktayız. Bedenen yok edilen Uğur Mumcu, fikirleri ve kitaplarıyla ülkemizde yaşamaya devam etmektedir. Kamuoyuna saygıyla sunarım. Av. Mengücek Gazi ÇITIRIK Adana Baro Başkanı "....Mezar taşı gibi dimdik, mezar toprağı gibi taptaze uzattık boynumuzu yağlı kementlere, korkmadan öldük ey halkım, UNUTMA BİZİ..!!!" SESLENİŞ Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi... Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. İnsanlık sustu. Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşında kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce, kolumuzu omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da, otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler, sizin için öldük. Adana'da, paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük. Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutama bizi... Bağımsızlık Mustafa Kemal'den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi... Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, prangalar vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere. Asıldık ey halkım, unutma bizi... Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile, karşısındakilere bağırmamış insanların önünde, öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler. Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi... Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz hepimizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi... Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi...
Diğer Haberler