"Türkiye Cumhuriyeti, bir muz cumhuriyeti değildir"
16/04/2014
Baro Başkanı Avukat Çıtırık:
"Türk milleti adına, bağımsız mahkemelerin verdiği karara saygı duymayanlara, asıl biz saygı duymuyoruz" şeklinde konuştu.
"Türkiye Cumhuriyeti, bir muz cumhuriyeti değildir"
Çıtırık, "Türkiye yargısında, adalet gibi ulvi bir makama hizmet eden hakim ve savcılarımızın üzerinde siyasi iktidarın gücü ve siyasi iktidarın nüfusu kullanılmak suretiyle insanların görevlerini yapmalarına lütfen engel olmayın Sayın Başbakan" dedi
Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, stajyer avukatlık sürecini başarıyla tamamlayan 3'ü kadın 5 avukat, Mahmut Esat Bozkurt Salonu'nda düzenlenen törenle önce 'Avukatlık Yemini' etti, ardından da ruhsatlarını aldı.
Törende, Baro Başkanı Avukat Mengücek Gazi Çıtırık, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Çıtırık, şunları söyledi:
"Avukatlık mesleği zor bir meslektir. Diğer mesleklere göre farklı yönleri vardır. Kamu hizmeti niteliğinde, aynı zamanda da yargının kurucu üç unsurundan biri olması yönüyle diğer mesleklerden ayrılmaktadır. Bu kamusal vasfı da elbette ki, ülkenin içerisinden geçmiş olduğu özellikle hukuk devletini ilgilendiren olaylar nedeniyle hukukçu kimliğinin ön plana çıkmasını gerektirmektedir. Elimde 1982 Anayasası var, bu anayasa bugüne kadar 17 kez değişiklik geçirdi. Anayasa ; devletin kuruluş felsefesini, temel organlarının işleyişini ve bu organların arasındaki ilişkileri düzenleyen bir belgedir. Bireyin temel hak ve özgürlüklerini de kapsar. Yani yasaların da anasıdır.
TBMM üyeleri and içerken, "Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma, Yüce Türk milleti önünde yemin ederim" diyor.
Anayasal bir kuruluş olan Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasanın 148. maddesi de görev ve yetkilerini düzenlemektedir. Buna göre, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, TBMM İç Tüzüğü'nün anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetlemek, bireysel başvuruları karara bağlamak şeklinde anayasada, anayasa mahkemesinin görevi son derece net ve açık bir şekilde belirtilmiştir.
153. madde daha da önem taşımaktadır. Çünkü Anayasa Mahkemesi kararlarının Resmi Gazete'de yayımlanacağını, yasama, yürütme, yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağını söylemektedir. Şimdi anayasa üzerine yemin edeceksiniz, Anayasa'nın anlam ve ifadesinin ne olduğu yine bu anayasada belirtilmişken, Anayasa Mahkemesi'nin özellikle hukuk devletine vurulan büyük bir darbe olan yani HSYK ve twitter ile ilgili vermiş olduğu kararlar sonrasında dönüp, "Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara saygı duymuyorum" diyen bir zihniyet tarafından bugün Türkiye yönetilmektedir.
Değerli meslektaşlarım, Anayasa üzerine yemin edip, bu anayasaya sadık kalacağınıza yemin etmişsiniz. Bizlerin de mahkemelerin vermiş olduğu kararları doğrultusunda kaybettiğimiz onlarca dosyamız oluyor. Kaybettiğimiz duruşma sonrasında çıkıp, "Mahkemenin bu kararına saygı duymuyorum" deme hakkımız var mı? Mahkemeler ve yargı yetkisi, anayasaya göre bağımsız mahkemeler eliyle kullanılmakta ve Türk milleti adına karar verilmektedir. Türk milleti adına, bağımsız mahkemelerin verdiği karara saygı duymayanlara, asıl biz saygı duymuyoruz.
Demokrasinin, sadece 5 yılda bir yapılan seçimlerde sandıktan çıkan sonuca indirgenmemesi gerektiğini, sandıktan alınan gücün toplumu ayrıştırma, ötekileştirme, yok sayma anlamındaki eylem ve davranışlarla, sözlere dayanak teşkil etmemesi gerekir. Sandıktan bir güç alınmıştır, doğrudur. Sandıktan çıkan sonuca tüm siyasi partilerle, yurttaşlar olarak bizlerin saygı duyarız. Ancak sandıktan aldığınız güç, size istediğinizi yapmaya, size uymayan kararlar verildiğinde bu kararlarla ilgili akla gelmeyecek şekilde ağır eleştiriler yapmaya, Türkiye'nin temel kurumlarını kendi aleyhinize dönüşmesi durumunda bunları parlamentoda sayısal çoğunluğunuza, parmak çoğunluğuna dayanarak çıkartacağınız yasalarla aslında Türkiye'nin toplumsal barış ve huzurunu bozacak mahiyette davranışlar içindesiniz.
Yine bakıyoruz, Sayın Başbakan dün çıkıp diyor ki, "Adliye koridorlarını temizleyeceğiz." Adliye koridorlarını kimden temizleyeceksiniz Sayın Başbakan? Burada soruyoruz. "Adana'da vatansever bir savcı çıktı. Hem casusluk faaliyetleri, hem de hukuksuz dinlemeler konusunda soruşturma başlattı. Bu paralel çetenin mensupları devreye girdiler. Soruşturmaya müdahale ettiler. Birileri şantaja boyun eğmiş olabilir, birileri tehditlerle sindirilmiş olabilir, birileri de haşhaşı fazla kaçırmış olabilir. Ama biz sonuna kadar, hukuksuzluğun takipçisi olacağız. Yılmadan, vazgeçmeden, boyun eğmeden bu çetenin üzerine gideceğiz" diyor.
Sayın Başbakan, 17 Aralık depreminden bu yana yaşanan tüm olumsuzlukları, 'paralel yapı' adı altındaki bir örgütlenmeden bahsederek, buraya havale etmektedir. Ama yine aynı Başbakan, "Biz, cemaat ne istedi de yapmadık" diyen bir Başbakandır. Türkiye yargısında, adalet gibi ulvi bir makama hizmet eden hakim ve savcılarımızın üzerinde siyasi iktidarın gücü ve siyasi iktidarın nüfusu kullanılmak suretiyle insanların görevlerini yapmalarına lütfen engel olmayın Sayın Başbakan.
Türkiye Cumhuriyeti, bir muz cumhuriyeti değildir. Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal ve hukuk devletidir. Hukuk devletinde yönetenler de kendilerini hukuka bağlı sayacaktır. İdarenin eylem ve işlemlerinin hepsi yargı denetimde olup, açıklık, şeffaflık, hesap verebilirlik ve denetlenebilirlik ölçüsü içinde idarenin her türlü eylem ve davranışının yargı denetiminden geçmesinden dolayı kimse rahatsızlık duymamalıdır. Ama gelinen noktada Türkiye yargısında hakimleri, savcıları, siyasal iktidar yanlıları ya da vatan hainleri ya da casusluk gibi suçlamalarla insanların görevlerini yapma şeklinde ya da onların görev yerlerinde değişiklikler yaparak, çalışma ortamındaki huzurlarını lütfen kaçırmayın.
Hukuk devletini içselleştiriniz. Parmak çoğunluğuna dayalı üstünlüğünüz, hukuk devletinin en temel ilkesi olan kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırma hakkını vermemektedir. Gerek Danıştay, gerekse de MİT kanunlarında yapılacak değişikliklerle artık Türkiye'yi bir istihbarat devletine çevirme yolunda ciddi şekilde adımlar atılmaktadır.
Biz, barolar olarak diğer örgütlenmelerden farklıyız. Avukatlık Yasası'nın 76. ve 95. maddeleri uyarınca; Baroların, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak, korumak, etkin kılmak ve bunların mücadelesini vermek, en temel görevimizdir. Türkiye'nin böylesine bir yangın yerine döndüğü, hukuk devletinin bu kadar yara aldığı bu günlerde, biz hukukun siyasetini yapmaktayız. Günlük siyaset ve siyasi partiler arasındaki çelişkiler bizi ilgilendirmemektedir. Burada söylediklerimizin hepsi, hukuk devletinde olması gerekenlerdir.
17 Aralık depreminden sonra 24 ilin emniyet müdürü değiştirildi, yüzlerce hakim ve savcının görev yeri değiştirildi. Yüzlerce şube müdürü, bine yakın polisin görev yeri değiştirildi. Arada yapılan özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından sonra da bu soruşturmalar herhalde başka bir bahara kalmış gibi görülmektedir. Bizim dileğimiz; Türkiye'de tansiyon ve gerilimin yükseltilmemesidir. Sorumluluk sıfatı taşıyanların, toplumu ayrıştırma, ötekileştirme ve kamplaştırmadan bir çıkar elde edemeyeceklerini bir kez daha anlamaları gerektiğidir. Türkiye'nin her zamankinden daha çok bir iç barış ve huzura ihtiyacı var. Türkiye'nin temel ve kökleşmiş yüzlerce sorunu olmasına rağmen, suni gündemler yaratıp, hukuk devletini ortadan kaldırıp, 'tek adamlığı' tescilleyecek doğrultudaki açıklama, beyan ve yasalar karşısında hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz. Kamuoyuna saygıyla sunarız."
Diğer Haberler