TBB BAŞKANI VE BARO BAŞKANI
21/05/2014
TBB Başkanı Av. Prof. Dr. Feyzioğlu, AKDENİZ TV'de...
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU, Adana Eczacı Odası'nın 175. Kuruluş Yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen 'Türkiye'de Hukuk ve Demokrasi' konulu konferans öncesi Adana Baro Başkanı Avukat Mengücek Gazi ÇITIRIK ile birlikte, AKDENİZ TV'de 'Kamu Vicdanı' programında Taner TALAŞ'ın canlı yayın programına katıldı.
Av. Prof. Dr. FEYZİOĞLU, hukukun üstünlüğünü korumanın baroların ve TBB'nin görevi olduğunu belirterek, 'Bu nedenledir ki avukat bir işadamı, tüccar değil hak arayıcısı ve adaletin tecellisi için emek harcayan insandır. Avukatın bizim kanunumuza göre almak zorunda olduğu ücreti vardır. Avukatlık bir kamu hizmetidir ama hayrına yapılan bir iş değildir. Çünkü o avukatın da ailesi, çocukları vardır. Avukatı bir davanın tarafı gibi de özdeşleştirilmemelidir. Ayrıca bir avukatı davayı neden ret ettiği de asla eleştirilmemelidir. Yurttaşı savunan tek bir kişi var o da avukat. Avukatın hakkının ihlal edildiği her yerde aslında yurttaşın hakkı ihlal ediliyor. O yüzden avukatın sistemden dışlandığı bir yerde yurttaş dışlanır. Burada sizin aracılığınızla ve sizin huzurunuzda değerli yurttaşlarımıza sesleniyorum. Bir avukatın kılına zarar gelmemesini temin etme görevi de tüm millete aittir. Bunu içselleştirdiğimizde öyle sanıyorum ki demokrasi yolunda çok büyük bir adım atacağız'
Av. Prof.Dr. FEYZİOĞLU, Türkiye'de hukukun üstünlüğünün bazı büyük davalarda yok sayıldığını, hukukun katledildiği yerde de avukatın alın terinin, emeğinin de hiçe sayıldığını vurguladı. FEYZİOĞLU, 'Biz insanları senin başın açık, seninm başın kapalı, sen alkol alıyorsun, sen almıyorsun dolayısıyla sen şusun, sen busun diyerek ayrım yapacak kadar şekillere bağlı kalacak kadar zavallı mıyız? Öncelikle hepimiz bir insanız. Herkesin görüşüne, inancına, fikrine saygı duyarız. Biz Van'a kadar gittik. Muharrem bebeğin mezarını ziyaret ettik. Van depremzedelerinin yaşadığı konteyner kentini de ziyaret ettik. Danıştay'ın kuruluş töreninde devletin evleri yıkılanlara kiracı ev sahibi ayrımı olmaksızın ev vermelidir dedik. Deprem oldu, ölümler oldu, ağır bedeller ödendi. Sosyal devlet gereği nasıl bir kısmına konut sağlanmışsa konteynerda kalanlara da aynı şey yapılabilir. Mesele bu. Bu bizim sorumluluğumuzdur. Ülkemin başbakanı, Cumhurbaşkanını mahkemeye vermeyi uygun bulmuyorum. Ben kendimi biliyorum. Ne edepsizlik ne saygısızlık yaptım."
TBMM'de bulunan milletvekillerinin %17,8i avukat. Adana'da 2 tane merkez ilçe başkanımız avukat, Ak Parti' kadrolarında da avukatlar var. Bu kadar avukatın hukukçunun olduğu bir memlekette Metin Feyzioğu bir özeleştiri yapıyor mu, bu kadar hukuk cinayetine karşın avukatların sessizliğini nasıl görünüyorsunuz sorusuna şöyle yanıt verdi:
Anadolu basınının bu süreçte yani Türkiye'nin demokratikleşmeye çalışırken daha da geriye gittiği bu süreçte , Anadolu basınının vazgeçilmez rolünün altını çizmek lazım. Anadolu basını adeta kurtuluş savaşını aratmayan bir direniş sergiledi. Bütün şehirlerde çok güçlü oldu basın. Tabii bazı şehirlerde daha güçlü basın. Ama biz arkadaşlarımızla birlikte 4 yılda üçüncü turumuzu bitirdik, dördüncü turumuza başladık. Bu dördüncüsü Türkiye Barolar Başkanı seçildikten sonra oldu. Önceki turda Ankara baro başkanıyken karış karış dolaştık Türkiye'yi.Bunları söyledikten sonra sanıyorum ki Türkiye'de en etkili konuşan, en etkili meramını anlatan ve yedi düvele karşı dik durmayı başarıp, kavga etmeden iş üreten yapı Barolar ve Türkiye Barolar Birliği'dir. Türkiye Barolar Birliği'nin ve Baro'ların özellikle son dönemdeki demokratikleşmesi özgürlüklerin korunması özellikle sizi ilgilendiren basın özgürlüğünün korunması, toplantı, gösteri, yürüyüşleri, özgürlüğünün korunması, Hakimlerin savcılarının teminatlarının sağlanması, yargı bağımsızlığının sağlanması gibi konularda en etkili mücadeleyi veren yapı olduğunu belirtelim. Sizin verdiğiniz oranlar TBMM'ye ilişkin oranlar. TBMM'ye girdiğinizde bir siyasi parti disiplini içerisinde yer alıyorsunuz ve TBMM seçimlerinde acaba siz nasıl düşünüyorsun bilmiyorum ama Genel başkan sultası ve diktası var. Yani Genel Başkan'ın istediği milletvekili oluyor istemediği olmuyor. Genel Başkan'a rağmen el kaldıramazsınız, Genel Başkan'a rağmen söz söyleyemezsiniz hatta daha ötesini söyleyeyim kolay kolay Genel Başkan'a da söz söyleyemezsiniz kapalı kapılar ardında. Yani geçtim Genel Başkan'a rağmen söz söylemeyi, parti disiplinin dışına çıkmamak kaydıyla. Grup toplantılarına bakın, açılışı genel Başkan, konuşmayı Genel Başkan, kapanış Genel Başkan, arada grupta konuşan kimse yok. Yani Genel Başkan'ın Milletvekillerine hitap ettiği toplantılar bunlar. Şunu anlatmak için bu girişi yaptım; siz orada görev yapan sayın milletvekillerinden avukat olanları bize söylediğinizde ve bunlar niçin ses çıkamıyor dediğinizde, milletvekilleri eğer ses çıkarmıyorlarsa, biz soruyu öyle düzeltelim size, bu arkadaşlarımız milletvekili olduğu halde niye ses çıkartmıyorlar diye düzeltmek lazım dedi.
TBB'YE GÜVEN ZİRVE YAPTI
Metin Feyzioğlu TBB olarak iyi bir kadroruz ve konuşuruz diyen Feyzioğlu:
Türkiye'de kurumlar giderek gücünü yitirdi, mücadeleden vazgeçti baskıya teslim oldu ki, barolar konuşmaya söz söylemeye, yurttaşın hakkını korumaya devam ettikçe, sizin de dikkatinizi çeker oldu. Özellikle şunu atlamayın, bütün kurumların çöktüğü bir yerde , bütün kumların zayıfladığı ve vazgeçtiği bir yerde Barolar Birliği ve Barolar konuşuyor. Bir de tabii şimdi bu mücadelede tüm barolarımızın arkasında bütün gücüyle Barolar birliği var. Artık barolarımız kendilerini yanlı hissetmiyor. Sistem şöyle: Avukat, Avukat'ın arkasında Baro, Baro'nun arkasında da Türkiye Barolar Birliği var. Bu yapıdan hiçbirini önemsiz diye çıkartamayız. Biz ilk defa bu büyüklükte ve bu kapsamda bir uyumu sağladık ve sanıyorum yargıya güvenme oranı bu kadar sıfırın altındayken Barolar ve Türkiye Barolar Birliğine güven zirve yaptı.
Adana Valisi ile bir vatandaş arasında geçen diyalogu hatırlatan Taner Talaş,bu tür durumlarda Adana Barosu'nun vatandaşa yardımcı olup olmadığını sorması üzerine Adana Baro başkanı Mengücek Gazi Çıtırk: Hukuk mücadelesi verirken gerek siyasi iktidarın gücü ve nüfusu karşısında, gerekse de ekonomik anlamda bulunmuş olduğu koşullar anlamında insanları sahiplenebilmesi için, gerek gezi olaylarında... Gezi olaylarında 135 gönüllü avukat 712 insanın avukatlığını yaptı. Daha sonra açılan kamu davalarında da ücretsiz olarak avukatlıkları devam ettiriyoruz. Ve sayın Adana Valisi'nin de yanılmıyorsam 500 ün üzerinde de yapmış olduğu şikayet, 50 ya da 100'ünde devam eden derdest dosya bulunmakta. Bunun 4 ünde de ücretsiz avukatlık yapıyoruz.Sayın Başbakan çok acayip bir ruh ali içerisinde. Yaklaşık 2-3 ay öncesinde de tük Tabipler Birliği'nde de açıklamıştı. Sayın Başbakan'ın psikolojisinden, ruh halinden artık biz de hekimler olarak rahatsızlık duyuyoruz dediler. Cümle net. Hoşgörünün olmadığı, eleştirilere kapalı olduğumuz, tahammül olmayan rejimin adının demokrasi olmadığı ortada. Ateş düştüğü yeri yakar. Soma'da yaşananları üzüntüsü öyle 3 gün, 1 hafta yas ilan etmekle geçiştirebilecek olaylar değil. İnsanların bu kadar acısı içerisinde dile getirdikleri şiddete dönüşmemiş, sadece bir talebini dile getirmek ya da eleştirel hakkını kullanmasına bile artık her türlü hoşgörüden uzak, Başbakanlık müşavirinin vatandaşa yerlerde tekme atarak davrandığı günlerden geçiyoruz. Biz yaklaşık 1 yıldır Sayın Feyzioğlu elbette ki yoldaşız, dava arkadaşıyız, çalışma arkadaşıyız, nikah şahidim, her şeyin üzerinde ayrı bir hukukum olan bir insan. Yeri gelir sayın Feyzioğlu'yla saatlerce de tartışırız. Çünkü amacımız hizmet ettiğimiz yolda yara almadan yürüyebilmektir. Sayın Feyzioğlu Türkiye'deki toplumsal sorumluluk gerektiren, kamu vicdanının ortaya çıkması gereken her yerde ve özellikle mesleğimize, hukuka ve adalete yönelik saldırılar olduğu her yerde bulunmakta. Sadece öyle basın açıklaması yapmakla kalmayıp, sorun nerede, kimden kaynaklanıyor onu tespit eder. Geçen hafta Soma'daydık. Ama Metin bey hemen İzmir'deki programını iptal ederek soma'ya geçti dedi.
Adana Baro Başkanı Çıtırık Soma'da şehit düşen maden işçisinin Adana'da ki ailesine de yardımcı olacaklaklarını vurgulayan Baro başkanı Çıtırık:
Türkiye Barolar Birliği'nin Sayın Feyzioğlu'nun başkanlığı ile geldiği dönemde, Türkiye'nin gündemini belirleyen, sadece eleştiri değil, çözüm önerileri de getirerek yaşama geçiren, mesleğin, avukatların, siyasi iktidar tarafından yöneltilen davalar içerisinde de tavrını, duruşunu sergilemiştir. Doğru bir isimle çalışıp, doğru bir ismi koltuğa oturttuğumuzun bir kez daha mutluluğunu yaşıyoruz dedi..
TÜRKİYE'DE AVUKAT ENFLASYONU VAR
Türkiye'de Baro olmayan il var mı sorusuna yanıt veren Metin Feyzioğlu:
2 tane. Ardahan ve Bayburt. Çünkü avukat sayısı 30'un altında. Kanunen 30'un altında olduğu için baro kurulamıyor. Merkezden çok uzak oldukları için, kendi baroları kurulsun istiyorlar ama 1-2 kişi eksik olduğu için de bir türlü kurulamıyor. Aslında sorun şurada: İş yok. İş olmadığı için de avukat da olmuyor. Bir taraftan da Türkiye'de çok sayıda avukat var. Avukat enflasyonu var. 84 bin avukata ulaştık. Ama ekonomi 84 bin avukatı kaldıracak bir ekonomi değil. Avukatların da sonuç itibariyle ay sonunu getirmesi lazım.Türkiye'de 1 numaralı sorun; hukukun üstünlüğü korumak. Bunu korumak ve insan haklarını korumak zaten Baroların ve Türkiye Barolar Birliği'nin asli görevi. Bazen biz yolda mücadele ederken, bu avukatların sorunu mu ki diyenler çıkabiliyor.
Baro bünyesinde, bir avukatlık etik kurulu neden yok Feyzioğlu:
Çünkü disiplin kurulumuz var. Avukatın işlediği bir disiplin suçunda, hepimiz zarar görüyoruz. Avukatın tüccarı olmaz, avukatlığı tüccar gibi yapanı bulup getirirsiniz, deliliyle birlikte baroya şikayet edersiniz,baronun kararını beğenmezseniz, barılar birliğine gelir itiraz edersiniz. Barolar Biriliği'nde de yüksek disiplin kurulu vardır. Dolayısıyla etik kurul değil, çok daha etkili olan,yaptırım gücü olan kuruldur.Avukatın öncelikli meselesi öncelikle hukukun üstünlüğünü korumaktır. Çağdaş ülkelerde bir yere bir imza atarken, karakola giderken, savcıya giderken, ağzımdan yanlış bir cümle çıkmasın, yanlış yere imza atmayım diye insanlar avukatlarına danışırlar. Avukata danıştığında bu avukat sana bir hizmet veriyor. O avukat bilgi birikimiyle canını kurtaracak, malını kurtaracak bir şey söylüyor.Bunun karşılığında da avukatın bizim kanunumuza göre almak zorunda olduğu ücreti var. Eğer para istemezse verdiği hizmet için, çok istisnai bir durum olmalıdır ve barosuna bildirmelidir. Çağdaş bir toplumda avukatın vazgeçilmez bir aktör olduğu ve herkesi savunma hakkının olduğu kabul edildiği için, avukatla savunduğu kişi özdeşleştirilmez.
HERKES %100 SUÇLU OLDUĞUNA İNANSA BİLE YERİ GELİR , BÜTÜN MİLLETİN LİNÇ ETMEK İSTEDİĞİ KİŞİYİ SAVUNURSUN!
Taner Talaş'ın Gizem Akdeniz cinayetinde Adana Barosu'ndaki 40 avukatın zanlıyı savunmayı reddetmesi ni yadırgadınız mı soru üzerine Feyzioğlu:
Hayır. Burada her şey usulüne uygun olmuştur. Şöyle ki, biz avukatların aynı zamanda iş reddetme hakkımız vardır, vicdanen. Bir avukatı niçin bir işi kabul etti veya reddetti diye kınayamazsınız. Bir avukatın eleştirileceği tek bir hususu olabilir, o da niçin görevini meslek kurallarına ve hukuka aykırı yapıyorsun, olur. O anda yakasına disiplin kurulu yapışır, gereği yapar. Bu meslektaşlarımız, savunma yapmak istemeyebilir. Kanunda çaresi vardır. Kanun der ki, hepsi ret cevabı verdiyse, baro başkanı görevlendirme yapar. Baro başkanının görevlendirdiği hiçbir avukat hayır diyemez, derse disiplin suçudur.Şunu hatırlatalım bu noktada. Savcı yurttaşı suçluyor, hakim yurttaşı yargılıyor. Yurttaşı savunan bir kişi var o da avukat. Bu durumda avukat kendini mi savunuyor, yurttaşı mı bir düşünün... Yurttaşı savunuyor. Dolayısıyla avukatın hakkının ihlal edildiği her yerde yurttaşın anlaması gereken aslında yurttaşın hakkının sınırlandığı. Yani yurttaşın hakkını koruyan avukat, avukatın hakkını koruyan barodur. Avrupa'nın Orta çağda çözdüğü, bizim şuanda çözmek zorunda olduğumuz başka anlayış var. Kişiyi en ağır suçla suçlayabilirsin, bu vatana ihanet olur, bu ırza geçme olur, bu adam öldürme olur. Suçlamanın ağırlığı, suçun doğruluğunun işareti değildir.Bir iddiadır. Bundan dolayı savunulmaya ihtiyacı var. Rahmetli Gizem yavrumuzun olayında, dosyanın içeriğine hiç girmiyorum. Herkes %100 suçlu olduğuna inansa bile yeri gelir bütün milletin linç etmek istediği kişiyi de savunursun.
DANIŞTAY KONUŞMAMDAN PİŞMAN DEĞİLİM
Taner Talaş'ın "Avukatlarda, kamuoyunda gelen sorular var. Danıştay'ın 164. Kuruluş yıl dönümünde yapmış olduğunuz ulusal kamuoyunda da çok tartışılan bir konuşma var. Başbakan'ın devlet geleneğinde hiç olmayan bir çıkış yaptı. Geriye dönüp baktığınızda süreyi uzatmanız, Van konusuna girmeniz gibi pişman olduğunuz metin içinde bir şey var mı? Bir de başbakan kalktığında orda ne hissettiniz? " sorusu üzerine Feyzioğlu;
Pişmanlık duyduğum bir durum yok.Ülkem adına üzüntü duyduğum bir husus var.Çünkü ülkemin başbakanı, tamamı avukatların ve bu memleket bu nefes alan vatandaşlarımın hayati konulara 15 dakika daha tahammül edemeyerek çok nahoş bir tavırda tepki verdi.Ben eminim ki hala ülkeme devletime kişilerinden çok bağımsız olan makamlarına inanan biri olarak, ülkemin başbakanı da 15 dakika daha sabırlı olsaydım diyebilirdi.
Patlamanın mazereti olarak Van gösterildi. Bizim hukuk anlayışımız dosya üzerindeki beyaz kağıdın üzerindeki her harfin arkasında insanı olduğudur, her isim bir insandır. O insanın anası vardır, karısı vardır kocası vardır , dostu vardır sevdiği vardır arkadaşı vardır, hayatı vardır... o insanın bir değeri vardır. Biz insana değer veriyoruz. Bizim felsefemizde yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek vardır .
Biz Muharrem bebek öldüğünde Van'a gittik ihmaller zinciri sonunda ölmüş ve maalesef babası tarafından 16 saat taşınarak köye getirilmiş, ölüsü taşınarak... Muharrem bebeğin babasına niçin böyle yapmadın, niye mecrada gömmedin dediğimde orda göseydim beni suçlu tutarlardı abi dedi.Bir dramın minik mağduru... ha ben bunu ajite mi ediyorum? Olay acıtasyonu geçmiş zaten.
Birileri telefonu açmamış, muharrem bebek birileri o telefonu ciddiye almadığı için ölmüş bu sebeple Van'a gittik. Van da olay yerini gördük . Van baromuzla destekleştik. Van barosu Muharrem bebeğin ölümü ile ilgili sorumlularla ilgili soruşturmalara müdahale etti,yakından ilgilendi.
Daha sonra konteynır kente gittik 44 aile! birebir sayın başbakanın dediği ile aynı benim de dediğim aynı.. Ama bizim devlet yapımıza ait farklı düşüncemiz var.
Birincisi, Van'da mülk sahiplerine depremde yıkılan evleri karşılığında ev verdiniz teşekkür ederiz. İkincisi artan evleri kiracıların bir kısmına kura ile verdiniz teşekkür ederiz. Kurada çıkmayan 44 aile ise konteynır kentte...
SAYIN BAŞBAKAN 15 DAKİKA SONRA MI VAN İLE İLGİLİ SÖYLEDİKLERİMİ ANLADI!
Ben sadece konuşmamda 'size Van'dan bu ailelerin selamını getirdim sayın başbakanım, sayın cumhurbaşkanım, üzerimde kalmasın. Devletin kudreti, sizinde iyi niyetiniz bu aileleri ev sahibi yapacaktır.' Dedim ve geçtim bu kadardır Van kısmı , burada patlama olmadı.15 dakika sonra patladı. Sayın başbakan 15 dakika sonra mı Vanla ilgili söylediklerimi anladı. Van ile patlaması arasında 15 dakika var.
Mesele şu orda dedim ki devletin depremde evleri yıkılanlara ev vermesinin sebebi mülkiyet hakkının çöküntüye uğraması değildir . Barınma ihtiyacının giderilmesidir. Deprem evleri yıkarken sadece mal sahiplerinin mi evini yıktı.
Kiradaydılar zaten kiraya cıktılar bir sen de kirala bedellerin da öderiz. bunu diyenlere ben şu temenniyi yapamam "başınıza eviniz yıkılsın siz de ev sahibi olun inşallah diyemem bu bir bedduadır. Depremde evleri yıkıldı ev sahibi oldular... ohh.. Kayanın üzerinde sapasağlam olup uzaktan ahkam kesmesinler evleri basına yıkılanların bebeleri öldü, karıları öldü, kocaları öldü...Anaları öldü...
DEVLETİN VATANDAŞI ADAM YERİNE KOYMASIDIR!
Deprem sonucunda kiracıya ev vermek sebepsiz zenginleştirmek değildir. Devletin görevi olan vatandaşını adam yerine koymaktır. Vatandaşı adam yerine koymuyorsa, devlet sosyal devlet değildir. Şimdi; Kiracıya da ev verdiniz diyorum çok teşekkür ederiz. Ama bundan sonra anlaşamııyoruz Sayın başbakan diyor ki "kiraya çıksınlar" Ssosyal devlet depremde evi yıkılana kiracı ev sahibi ayrımı olmaksızın ev verir. Kapitalist devlet ise sadece mülk sahibini esas alır. Türk usülu kapitalist devlet ise tam bir ayrımcılık yapar kiracıların bir kısmına kurayla ev verir gerisini konteynır evlere gönderir.
Van'da kiralar buralar gibi değil ateş pahası, çünkü sağlam ev kalmadı. Mesele bu; derdimiz sosyal hukuk devleti savunmak..
BAŞBAKAN'DAN ŞİKAYETÇİ OLMAYACAĞIM
Taner Talaş'ın 'Başbakanı mahkemeye verecek misiniz?Size" yalancı, edepsiz" dedi' sorusu üzerine Feyzioğlu;
Ülkemin başbakanı veya cumhurbaşkanını ben hukuk terbieyeme yakıştırmam. Bana edepsiz demesinden etkilenmedim, benim üzerimden sekti gitti. Ben ne edepsizlik yaptım ne yalancılık yaptım.
"DANIŞTAY 2.5 DAKİKA KONUŞTU, GERİSİ BUNUN TEKRARIYDI"
Taner Talaş'ın "Danıştay başkanının konuşması hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine Feyzioğlu:
"Danıştay başkanın konuşmasını çok uzun buldum.Danıştay başkanı 25 dakika konuştu bana ayrılan süre 20 dakikaymış. Ben 52 Dakika konuştum. Danıştay başkanı 2.5 dakika konuşmuş gerisi 22,5 dakikası bu konuşmasının tekrarı olmuştur. Danıştay başkanı idari yargıya ve hukuksuzlukla ilgili hiç bir şey demedi ki! Ben ise hukuksuzluğu konuştum. Elinden hakları gasp edilecek olanlar avukatlar değil, Avukatların savunduğu yurttaşlardır. Bu topraklarda yaşayan soluk alan herkesin hakkına dair bir şeyler söyleyeceğiz. Kim söyleyecek bunu? Tüm saygımla söylüyorum ki Kamyoncular derneği başkanı mı? Tabi ki öncesinde barolar birliği ve barolar söyleyecek!
CUMHURBAŞKANLIĞI TEKLİFİ GELMEDEN YORUM YAPMAM
Taner Talaş "Cumhurbaşkanlığı için teklif geldi mi? Cumhurbaşkanlığı düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Feyzioğlu:
"Teklif gelirse ne yaparsın sorusunu cevaplamayı çok mantıklı görmüyorum. Cumhurbaşkanlığı düşünmüyorum, teklif gelirse de o zaman konuşulur.
Muhalefetin de son iki ay kala profil arayışına anlam veremiyorum. Acaba cumhurbaşkanlığı seçimini yeni mi öğrendi? hala profil belirlemeye çalışıyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçimi için 8 ay öncesinden başlanır. Öncelerden bilinen bir kampanya bu. Nefesi yetmez diyorsan o zaman yanlış adayla çıkıyorsun yola. seçim kampanyası dediğinde muhalefetin erken başlatması gerek, iktitadaron geç başlama lüksü vardır. Muhalefet partilerinin 2 ay kalmış hala adayı yok!"
BİR HAKİMİN SADECE ADALETLİ KARAR VERMESİ GEREKMEZ, ADALETLİ KARAR VERDİĞİNE İNANDIRMASI GEREKİR!
Taner Talaş "Biz eskiden hâkimlerin mezhebini bilmezdik, şimdi ise kimin ne görüşte olduğunu biliyoruz. Hakim ve savcıların sosyal medya kullanımı yasaklanmalı... Savcı ve hakimlerin sosyal medya kullanması sorununa bakış açınız nedir?
Feyzioğlu; "Sosyal medya'da görüşler, paylaşımlar olur.İnsanların sosyal medyada çok özellerini paylaşmasını anlamam. Ev hayatını paylaşmalarını anlamam. Ben çok iyi sosyal medya kullanıcısıyımdır. Mesleki paylaşımlar yapılır ama siyasi paylaşım yapmaları o hakimin adaletli karar vermediğini gösterir. Bir hakimin sadece adaletli karar vermesi gerekmez, adaletli karar verdiğine inandırıcı olması gerekir.
Biz insanların iletişim özgürlüğünü koruyoruz. İletişim özgülüğünden yanayız Bunu sonuna kadar savunuyoruz. Sosyal medyada Hakim ve savcı avukatlar yargı görevi yapıyor olmanın gereklerini unutmamalı ." diyerek programı sonlandırdılar."
Diğer Haberler