İCRA MÜDÜRÜNÜN, VERDİĞİ KARARIN SONRADAN YASA HÜKMÜNE UYGUN OLMADIĞINI FARK ETMESİ HALİNDE YASAYA UYGUN YENİ BİR KARAR VERİLEBİLECEĞİNE DAİR GÜNCEL YARGITAY KARARI.
İcra memuru kendi verdiği karardan dönemez ise de; önceki verdiği kararın dosya kapsamı ve yasa hükmüne uygun olmadığını fark etmesi, örneğin, iflasın ertelenmesi davasında borçlu şirket hakkında takiplerin durdurulmasına dair verilen tedbir kararına rağmen, yanlışlıkla ‘borçlunun malvarlığının haczine’ karar verilmesi halinde, icra memurunca yasaya uygun olan kararın verilmesine engel bir düzenleme de bulunmadığı- İcra müdürlüğünce tedbir kararı gerekçe gösterilerek -yanlışlıkla konulan- ‘haczin kaldırılmasına’ karar verilmesinin isabetli olduğu- …Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/671 Esas sayılı iflasın ertelenmesi davasında verilen 15.12.2008 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile “Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takipler ile İİK’nun 206/1. maddesinde belirtilen takiplerin dışında kalan ilamlı ve ilamsız takipler de dahil olmak üzere tüm takiplerin bulundukları durum itibariyle her türlü muhafaza altına almayı da kapsamak üzere ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına.” karar verildiği anlaşılmaktadır.
İlamsız icra takibinin alacaklı tarafından bu tedbir kararından sonra 16.06.2011 tarihinde başlatıldığı; 7 örnek ödeme emrinin 17.06.2011 tarihinde tebliği üzerine yasal süresi içinde 20.06.2011 tarihinde verilen itiraz dilekçesinde borçlu vekilinin borca, faize ve ferilerine kısmen itiraz ettiği, yanı sıra yukarıda özetlenen tedbir kararı nedeni ile de ayrıca takibin durdurulmasına karar verilmesini istediği, İcra Müdürlüğünün 20.06.2011 tarihli kararı ile takibin itiraz edilmeyen kısım yönünden devamına ve 06.07.2011 tarihinde borçlunun malvarlığının haczine karar verildiği görülmektedir.
Bu aşamadan sonra borçlu vekilinin talebi üzerine İcra müdürlüğünce borçlu şirket hakkında verilmiş tedbir kararı bulunduğu ve Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/632 Esas ve 2010/125 Kararı ile verilen iflas erteleme davasının reddine dair kararı ile tedbirin ilamın kesinleşmesine kadar devamına karar verildiğinden yanlışlıkla konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği ve bu işlemin alacaklı tarafça şikayete konu yapılarak iptalinin istendiği anlaşılmaktadır.
Ticaret mahkemesince iflasın ertelenmesi davası kapsamında verilen tedbir kararı ile borçlu şirket hakkında takiplerin durdurulmasına karar verildiğinden bu karardan sonra haciz ve muhafaza işlemi yapılamaz. İcra Memuru kendi verdiği karardan dönemez ise de; bilahare önceki verdiği kararın dosya kapsamı ve yasa hükmüne uygun olmadığını fark edip onun yerine somut olayda olduğu gibi yasaya uygun olan kararı vermesine engel bir düzenleme de bulunmamaktadır.
O halde, icra müdürlüğünce tedbir kararı gerekçe gösterilerek “haczin kaldırılmasına” karar verilmesi doğru olup, “şikayetin reddine” karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile şikayetin kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
12. HD. 19.03.2012 T. E: 2011/23505, K: 8449 (Kaynak: www.e-uyar.com)
NOT: Şikayet, kural olarak süreye bağlıdır.
Bu süre de, kural olarak yedi gün’dür (İİK. mad. 16/I, c.2). Kambiyo senetlerine özgü takip yolunda ise, şikayet süresi beş gün’dür (İİK. mad. 168/3, 170/a, 171/3, 172).1
Şikayetin bağlı olduğu bu -yedi ve beş günlük- süre hakkı düşüren (sukutu hak) süredir.2 Bu nedenle, süre geçtikten sonra, şikayet hakkı düşer, artık şikayet dinlenmez. İcra mahkemesi, şikayetin süresinde yapılıp yapılmadığını -dolayısıyla şikayet hakkının düşmüş olup olmadığını- kendiliğinden araştırır. 3
Burada, uygulamadaki önemi nedeniyle şu hususu da belirtelim ki, icra memurunun işlemine karşı süresi içinde şikayet yoluna başvurulmaması, o işlemi kesinleştirir. Doktrinde; icra memurunun ancak, şikayet süresi içinde, yaptığı işlemi değiştirebileceği ya da düzeltebileceği4 eğer -az sonra belirteceğimiz- “süresiz şikayet” durumu varsa, her zaman yaptığı işlemi değiştirebileceği ya da düzeltebileceği5 6 kabul edilmektedir…
Acaba, icra memuru, işlemi hakkında şikayet yoluna başvurulduktan sonra da, yaptığı ve hatalı olduğunu anladığı işlemi, değiştirebilir mi?
Federal Mahkemenin kararlarına göre7 şikayet üzerine icra mahkemesinin, icra memurundan izahat alması anına kadar, icra memurunun yaptığı işlemi değiştirebileceği kabul edilmektedir. Bu izahatın verilmesinden sonra ise artık işlemi değiştirmek yetkisi icra mahkemesine geçeceği belirtilmektedir.8
Doktrinimizde9 ise, “Federal Mahkemenin bu görüşünün aşırı olduğu” belirtilerek, “icra memurunun, icra mahkemesine başvurulmasına kadar yaptığı işlemi değiştirebileceği, icra mahkemesine başvurulmuş olmasından sonra, memurun yaptığı işlemi değiştirme imkanının ortadan kalktığı” ileri sürülmüştür.
Doktrinde, az önce belirttiğimiz ve hemen hemen oybirliğiyle, ifade edilen isabetli görüşü benimsemeyen Yargıtayımız10 bu konuda herhangi bir ayırım yapmadan, “icra memurunun, kendiliğinden ya da taraflardan birisinin başvurusu üzerine, daha önce verdiği kararı değiştiremeyeceğini” belirtmiştir…11
Gerçekten yüksek mahkeme bu konuda;
“Adli işlem niteliğindeki icra müdürlüğü işlem ve kararlarına karşı İcra ve İflas Kanunu'nun şikayet kurumunu düzenlediği ve müdürlük kararlarının değiştirilme ya da iptalini, şikayet yoluyla başvuru halinde İcra Hakimliğinin kararıyla olanaklı kıldığı, durum bu olunca, icra müdürlüklerinin verdikleri kararlardan kendiliklerinden dönerek yeni bir karar vermelerinin kural olarak mümkün olmadığını”, 12
“İcra müdürlüğünün daha önce yaptığı işlemlerden kendiliğinden dönmesinin, almış olduğu bir kararın uygulanmasından ve yerine getirilmesinden kendiliğinden vazgeçmesinin mümkün olmadığı, icra müdürlüğü tarafından hacizlerin kaldırılmasına karar verildikten sonra icra müdürlüğünün bu kararın yerine getirilmesinden vazgeçmesinin mümkün olmadığını”, 13
“İcra ve İflas Dairelerinin yaptıkları işlemlerin kanuna veya hadiseye uygun düşmemesi halinde İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca bu işlemlere karşı icra mahkemelerine şikayet yoluna başvurulabileceği; icra müdürlüklerinin verdikleri kararlardan kendiliklerinden dönerek yeni bir karar vermeyeceklerini”,14
“İcra dairelerinin icra işlerinde birinci derecede sorumlu oldukları yaptıkları işlemlerin bazılarında hiç takdir yetkisi bulunmadığı, takdir yetkisi tanınan hallerde takdir yetkisini kullanırken, ilgililerin menfaatlerini en iyi şekilde gözetmek zorunda oldukları ve yaptıkları işlemlerin yerin deliğinin denetiminin ancak şikayet yolu ile icra hakimliklerine ait yetki olduğu, icra müdürlüklerinin verdikleri karardan kendiliğinden dönerek yeni bir karar vermelerinin mümkün olmadığını”,15
“İcra dairelerinin icra işlerinde birinci derecede sorumlu oldukları yaptıkları işlemlerin bazılarında hiç takdir yetkisi bulunmadığı, takdir yetkisi tanınan hallerde takdir yetkisini kullanırken, ilgililerin menfaatlerini en iyi şekilde gözetmek zorunda oldukları ve yaptıkları işlemlerin yerin deliğinin denetiminin ancak şikayet yolu ile icra hakimliklerine ait yetki olduğu, icra müdürlüklerinin verdikleri karardan kendiliğinden dönerek yeni bir karar vermelerinin mümkün olmadığını”, 16
“İcra dairelerinin icra işlerinde birinci derecede sorumlu oldukları yaptıkları işlemlerin bazılarında hiç takdir yetkisi bulunmadığı, takdir yetkisi tanınan hallerde takdir yetkisini kullanırken, ilgililerin menfaatlerini en iyi şekilde gözetmek zorunda oldukları ve yaptıkları işlemlerin yerin deliğinin denetiminin ancak şikayet yolu ile icra hakimliklerine ait yetki olduğu, icra müdürlüklerinin verdikleri karardan kendiliğinden dönerek yeni bir karar vermelerinin mümkün olmadığını” 18
belirtmiştir.
Ancak yüksek mahkeme, yukarıda tam metnini sunduğumuz kararında “icra memurunun kendi verdiği karardan dönemez ise de, önceki verdiği kararın dosya kapsamı ve yasa hükmüne uygun olmadığını fark etmesi halinde hatalı olan önceki kararından dönebileceğini” belirterek, her zaman olmasa bile ‘önceki kararının açıkça kanunun emredici hükümlerine aykırı olması halinde’, icra memuruna bu hatalı kararından dönme imkanını tanımanın daha isabetli olacağını düşünüyoruz…