Hukukun Tutsaklığı
22/01/2016
BASIN BÜLTENİ
23.01.2016
Yargıtay Onursal Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk, yargının içinde bulunduğu durumu değerlendirdi.
'HUKUKUN İYİLEŞECEĞİNİ UMUT EDİYORUM..'
Yargıtay Onursal Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk, yargının içinde bulunduğu durumu değerlendirdi.
Adana Barosu ev sahipliğinde gerçekleşen 'Hukukun Tutsaklığı' konulu konferansı Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Çukurova Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Ali Kocabaş, meslektaşlarımız, stajyer avukatlar ve sivil toplum derneklerinin temsilcileri izledi.
Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, açılış konuşmasında, Sami Selçuk'u Adana'da ağırlamaktan son derece mutlu ve onurlu olduklarını belirtti. Av. Çıtırık, ülkede; yaşanan hukuk dışı uygulamaların ve adalet olgusunun her geçen gün yara aldığı günlerden geçildiğini ifade etti. 'Böylesi bir ortamda Adana'ya bizi kırmayarak gelen Sayın Sami Selçuk'a teşekkür ediyoruz' dedi.
'HUKUKUN İYİLEŞECEĞİNİ UMUT EDİYORUM..'
Yaptığı konuşamada çarpıcı açıklamalarda bulunan Sami Selçuk, şunları söyledi:
"Türk hukukunun, yerelleşme, küreselleşme ve evrenselleşme doğrultusunda çağcıl hukukun dalga boyutunu yakalayabilmesi, bu kültürel değerleri ve kavramları iyi özümsemesine bağlıdır. Hukuk alan ülke, veren ülkenin kavramlarına bağlı kalmak zorundadır. Çünkü küresel, bilimsel kavramlar, doğruyu bulmada, deniz feneri gibi, yol göstericidirler. Sınır tanımayan gücüyle bütün kültürleri etkileyen Batı uygarlığının hukukunu hem seçmek ve hem de onun kavramlarını göz ardı etmek; bir sorun değil, sorunsallar yumağıdır. Uygulama ise, kavram belirsizliğinin ve yanlış uygulamanın su yüzündeki görünen parçasıdır. Hukukun iyileşeceğini umut ediyorum. Ama biz görür müyüz bilmiyorum." diye konuştu.
Özellikle bu konuda üniversitelerin daha titiz olması beklendiğine dikkat çeken Sami Selçuk, düşüncelerin en çok orada çarpıştığını ifade etti. Bir yerde üniversite kavramının da bunu doğruladığını dile getiren Yargıtay eski başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir evrenselliği anlatıyor. Siz bu evrenselliği üniversitede yerleştirememişseniz ne olacak? Sokaktaki insanı hoş görmek durumundasınız. O nedenle ben bunu düşünce özgürlüğü içerisinde değerlendiriyorum. Hiç bir sorumluğu olmayacağını düşünüyorum. Böyle bir suç olmaz. 'Oldu' diyen varsa yanılır, Türkiye yurt dışında mahcup duruma düşür. Zaten hep düşüyor. Niye bir Norveç, Danimarka sürekli olarak AHİM'de hiç mahkum olmuyor. Adamın hiç mahkumiyeti yok. Ama bizim var. Birinciyiz biz. Bazıları seviniyor, 'Rusya bizi geçti' diye. Hayır, Rusya sizi geçmedi. Rusya'nın nüfusu sizin üç misliniz. Nasıl geçer Rusya sizi. 5, 10, 100 sayıyla geçmiş falan; ama geçti. Sizi kurtarır mı geçmek? Hiç mahkum olmamak kurtarır sizi. Türkiye ilk defa bütün devletler içinde bir rekor kırdı. AİHM'de 7 Temmuz 1999'da bir günde 12 kez hükümlülük giyen tek ülke Türkiye'dir."
"BU İŞLER ÖFKE İLE ÇÖZÜLMEZ"1999 yılındaki konuşmasını birazda o öfkeyle yazdığına işaret eden Prof. Dr. Selçuk, şöyle devam etti: "Böyle bir ülke olmaz. Çok ayıp bir şey bu. Hukukçusuna da, politikacısına da ayıp. Kendinize çeki düzen verin. Türkiye'de dikkat edin insanlar tartışmıyor, sövüşüyor. Ben size sövsem, bir yaratığa benzetsem, düşüncenizi çürütebilir miyim? Bu nasıl bir kafadır? Ebetteki bu konuda ilk önce siyasetçilerin örnek olması gerekir. Adam diyecek ki, 'siyasetçi böyle yaparsa' sokaktaki hayda hay. İmam cemaat sorunu bu. Bu konuda gerçekten bilinçlenmemiz gerekiyor. Adam diyecek ki, 'siyasetçi böyle yaparsa' sokaktaki hayda hay. İmam cemaat sorunu bu. Bu konuda gerçekten bilinçlenmemiz gerekiyor. Siyasetçisiyle bilinçlenmeliyiz. Bir karşıt görüş ileri sürdüğünüz zaman öfkelenen bir insan varsa onunla hiç tartışmayın. O ilkel biridir. Sonuç alamazsınız. Ben bunu çok sık yaşadım; Yargıtay'da bile. Öfke ile bu işler çözülmez. Bu işler bilinçle, kafa ve bilgiyle çözülür. Türkiye bunu algılayamıyor.Bizde bir tartışma kültürü yok ki... Çok zayıf. Tartışma bizde sonuçta bir zafer kazanmanın amacı içerisinde yürütülüyor. Hayır, tartışma bir imece çalışmasıdır. Siz bana yanlışımı söyleyeceksiniz, ben size söyleyeceğim; birlikte doğruyu bulacağız. Yargılamanın temeli de budur. Birlikte doğruyu bulmaya çalışıyoruz. İddia, savunma, yargıç; karar sadece yargıcın eseri değildir. Biraz da savunmanın ve savcının eseridir. Onun diyalektik içinde çözümüdür, imece çalışmasıdır. Bizde bunlar hiç gerçekleşmiş değil."
"DİYALOĞA AÇIK TOPLUM DEĞİLİZ"
Yeni hukuk fakültelerinin açılmasından yana olduğunu ancak kaliteli ve iyi akademisyenlerin eğitim vermesinin gerekliliğini ifade eden Selçuk, üniversite yıllarında kendi yaşadığı bir anısını anlattı ve o dönemdeki eğitimcilere eleştiride bulundu. Türkiye' de bir tartışma ortamının olmadığını, bizde tartışmanın 'bir zafer kazanma' olarak algılanmakta olduğuna vurgu yapan Selçuk, " Biz malesef diyaloga açık toplum değiliz"dedi.
''SAVCI; İNSANIN/CUMHURUN DEĞERLERİNİ KOLLAMALI''
Bir soru üzerine Sami Selçuk, "Bundan başka hukukçu, bütün güçlere, erklere karşı bağımsız olmalıdır. Yargının/yargıcın bağımsızlığı bir araçtır. Amaç, yargının, yargıcın yansızlığını, böylelikle nesnel hukukun özüne uygun biçimde nesnel uygulanmasını sağlamaktır. Özellikle karar verici konumdaki hukukçu, yasama ve yürütme erkleri, bir başka yargıç, sokak ve kendi inanç ve düşün dünyası karşısında bağımsız ve yansız olmak zorundadır. Cumhuriyet savcısı, cumhuriyeti koruyan kişidir .insanın/cumhurun değerlerini kollamakla yükümlü savcılardır. Ama cumhuriyeti koruyan; devlette yok, Adalet Bakanlığında yok. O nedenle kaygıları anlıyorum. Ancak ; yukarıdakiler az konusursa savcılar işini iyi yapar" diye konuştu.
"YASALAR LAUBALİ VE AKIL ALMAYACAK ŞEKİLDE HAZIRLANIYOR"
Ülkemizde yasaların geçmişe göre değil geleceğe yönelik olması gerektiğini ancak, bizde maalesef 'Türkçe bilmeyenler' tarafından yasa metinleri hazırlandığını belirten Selçuk şöyle devam etti: ""Kavram dilini zenginleştirmemiz ve Türkçeleştirmemiz şart. Bu dil bilinci son derece önemli. Ben yabancı dilden bir hukuk kitabını çevirirken değişi kavramları aynı sözcüklü cevap vermek durumunda kalmanın sıkıntısını hep yaşadım. Bir Amerikalı çocuk orta öğrenimi bitirinceye kadar 71 bin sözcükle karşılaşıyor. 70 bin sözcükle Alman çocuğu takip ediyor. Suudi Arabistan çocuğu 12 bin 700; Türkiye ise 5 bin 700. Dünyayı sözcüklerle algılarsınız. Bir filozof, 'insanlar sözcükleri belirlemez, sözcükler insanları belirler.'der. Dünyanız kavramlarınız kadar zengindir." Bizde laubali ve akıl almayacak bir şekilde hazırlanıyor. Bu bir bilinç sorunudur. Hukukçu, öğretiyi yakından izleyerek hukuktaki gelişmeleri bilmek, uygulamaya yansıtmakla da yükümlüdür. Bu yükümlülük, hukukçunun topluma karşı sorumluluğunun olmazsa olmaz gereğidir. Ayrıca iyi bir lisan bilmek zorunluluğu vardır."
Programın sonunda Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, engin, öngörülü ve değerli paylaşımlarından dolayı Sami Selçuk'a teşekkür ederek, plaket takdim etti. Anı fotoğrafı çekimiyle etkinlik sona erdi.
Diğer Haberler