Hastasını bilgilendirmeyen
21/12/2015
Anayasa Mahkemesi, ilk kez bir doktoru hastasını bilgilendirmediği gerekçesiyle kusurlu buldu. Karar, bir bireysel başvuru dosyasında verildi. Şimdiye kadar tıp uygulamaları hakkında genelde hekimler lehinde karar veren Yüksek Mahkemenin bu yaklaşımı özellikle bilgilendirilmiş rıza konusunda önemli bir içtihat niteliği taşıyor. Anayasa Mahkemesi tarihinde ilk kez bir tıp uygulamasında aydınlatılmış rızaya ilişkin bir karar verdi. Karar yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlayıcı olduğundan son derece önem taşıyor. Örnek nitelik taşıyan bu olayda hasta invitrofertilizasyon ve embriyo transferi (tüp bebek) uygulaması için İstanbul'da bir özel hastaneye müracaat etmiştir. Burada hastadan Tüp Bebek Uygulanacak Çiftlere Ait İzin Belgesi alınmıştır. Ancak hastaya sadece invitrofertilizasyon ve embriyo transferi (IVF-ET) işlemi değil aynı zamanda Mikro-TESE operasyonu da tatbik edilmiştir.
Mikro-TESE operasyonundan sonra hastada hipogonadizm gelişmiştir. Hasta, doktorun mikro-TESE operasyonundan sonra gelişen hipogonadism konusunda işlemden önce bilgilendirilmediğini iddia etmektedir. Her ne kadar poliklinik muayene notunda"komplikasyonlar konusunda hastaya bilgi verildi" şeklinde bir ibare yazılmış olsa da bu yazının altında doktorun kaşesi ve hastanın imzası da bulunmamaktadır.
Neticede hasta, işlemi uygulayan hastaneye karşı tazminat davası açmış ve aynı zamanda Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunmuştur. Tazminat davasında doktor her TESE operasyonundan sonra testisten parça alınmasına bağlı olarak hipogonadism gelişebileceğini ve hastanın daha önce geçirdiği 2 adet TESE operasyonu sebebiyle muhtemel komplikasyonları bildiğini savunmuştur.
Cumhuriyet Savcılığınca Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan rapor alınmış ve hastaya uygulanan işlemin tıp kurallarına uygun olduğu görüşü bildirilmiştir. Bunun üzerine hem Cumhuriyet Savcılığında takipsizlik kararı verilmiş hem de tazminat mahkemesinde bu rapora dayanılarak dava reddedilmiştir. Yerel Mahkeme kararı Yargıtayca da onamıştır.
Uyuşmazlık bir bireysel başvuru dosyası olarak Anayasa Mahkemesi'nin önüne gelmiştir. Konuyu inceleyen Yüksek Mahkeme, gerekçesinde Türk Tabipleri Birliği tarafından belirlenen Hekimlik Meslek Etiği Kurallarına dayanarak bir hüküm kurmuştur.
Kararda bu düzenlemenin 26. maddesindeAydınlatılmış Onam başlıklı kuralda yer alan:Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir, hükmüne göre karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde açıkça, hastalara uygulanacak her bir işlem ve tedavi yönünden hastanın aydınlatıldığını ve rızasının bulunduğunu ispatlama yükümlülüğünün hekim ya da hastanede olduğunun altı çizilmiş, başvurucunun mikro TESE operasyonun sonuçları sağlığı için taşıdığı riskler ve doğuracağı olası istenmeyen durumlar hakkında aydınlatıldığına dair rızasını içeren bir belgenin adı geçen mahkeme dosyasına sunulmadığını, dolayısıyla başvurucunun operasyona özgürce ve bilgilendirilmiş şekilde rıza verdiğinden söz edilemeyeceğini vurgulamıştır.
Sonuçta Yüksek Mahkeme başvurucunun geçirdiği mikro TESE ameliyatının tıbbi sonuçları ve muhtemel riskleri konusunda bilgilendirilmediği gerekçesi ile Anayasanın 17 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Daha önce de ifade ettiğimiz Anayasa Mahkemesi bu kararı ile ilk kez aydınlatılmış rıza konusunda bir içtihat oluşturmuştur. Meydana gelen içtihadı şu başlıklarla özetlemek mümkündür:
Türk Tabipleri Birliği tarafından belirlenen Hekimlik Meslek Etiği Kuralları bir hukuk belgesi olarak kabul edilmiş ve hükme dayanak alınmıştır. 1999 yılında yayımlanan bu belge ülkemizde ilk kez malpraktis kavramının tanımlandığı ve kabul edildiği hukuksal belgedir. Bundan sonra yargı kararlarında hekimlerin tabi olacağı hukuk kurallarını belirleyen bu düzenlemeye göre karar verilmesini beklemek şaşırtıcı olmayacaktır.
Hastalara uygulanacak her bir işlem ve tedavi yönünden hastanın aydınlatılması ve rızasının alınmasın gerekir.
Hastanın daha önce geçirdiği benzer nitelikli ameliyatlarda aydınlatılmış ve rıza vermiş olması sonraki ameliyatı icra edecek doktorun aydınlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Hastanın rızasının mevcudiyetini ispat yükümlülüğü hekim ya da hastanenin üzerindedir.
Anayasa Mahkemesi kararlarının sadece hüküm fıkralarının değil gerekçelerinin de bağlayıcı olduğu kabul edilmektedir. Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bir kararında bu husus şöyle ifade edilmiştir:"Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı Anayasanın 153. maddesinin son fıkrasında açıkça kurala bağlanmıştır. Bu kural gereği Anayasa Mahkemesi kararlarının sadece hüküm fıkraları değil, hükme dayanak oluşturan temel gerekçeleri de bağlayıcıdır."
Bu bakımdan Anayasa Mahkemesinin aydınlatılmış rıza konusundaki bu gerekçesi son derece önemlidir.
Diğer Haberler