Dünya Su Günü ile ilgili basın açıklamamız
20/03/2015
22 MART DÜNYA SU GÜNÜ
Adana Barosu Çevre ve Kentleşme Komisyonu Başkanı Av. Ümit Arif Özsoy:
"Suyun "ekonomik bir kaynak" olarak kabul edilmesi mümkün değildir"
Adana Barosu Çevre ve Kentleşme Komisyonu Başkanı Av. Ümit Arif Özsoy, 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, hızla artan nüfus karşısında sınırlı olan içme suyu kaynaklarının da hızla tükendiği ve kirlendiğini belirterek, "Maalesef ülkemizde ve dünyada temiz ve kullanılabilir suya ulaşmanın sıkıntısı yaşanırken, artan su ihtiyacı ile birlikte su kaynakları artık ekonomik kazanç aracı olarak görülmesi de toplum sağlığı ve ekolojik denge için ciddi tehdit unsuru haline gelmiştir. Suyun ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesi de, suyu bir "haktan" ziyade "ekonomik bir kaynak" olarak tanımlayan bu anlayışın ürünü olup kabul edilmesi mümkün değildir. Su tüm canlılar için vazgeçilmez bir " temel haktır" dedi.
Av. Özsoy, su hakkının, T.C. Anayasası'nda yer alan sosyal devlet ilkesi çerçevesinde varlık kazandığı gibi, Türkiye'nin taraf olduğu bazı uluslararası sözleşmelerde de kabul edildiğine dikkat çekerek, "Kadınlara Karşı Her Türü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşmesi (md.14/2-h) kadınların, Çocuk Hakları Sözleşmesi (md. 24/2-c) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'nde temiz içme suyuna erişim haklarından açıkça bahsedilmektedir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde (md. 3) yer alan "Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır" ibaresinin suya erişim hakkını da içerdiği kabul edilmektedir" diye konuştu.
Av. Özsoy, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
"HES Projeleriyle Anadolu'nun tüm derelerinin akarsularının adeta borulara toplanarak ekolojik dengenin bozulması, yöre halkının su kaynaklarından yoksun bırakılması su hakkını ihlal etmektedir. Türkiyenin en önemli su havzalarından olan içinde bulunduğumuz Seyhan havzası da HES projeleri, termik santral projeleri, yapılaşma baskısıyla ağır tehdit adlındadır.
Ülkemizde ve dünyada içme suyu olarak kullanılan kirlenmiş akarsular, yer altı sularının on binlerce insanın sağılığını olumsuz biçimde etkilediği bilinmektedir. Akarsular üzerine kurulan sanayi kuruluşları,termik santraller, barajlar ve göletler, akarsuyun su kaynaklarına taşıdığı suyu azaltarak su kaynaklarını ciddi ölçüde tahrip etmekte ve doğal yaşamı tehdit edecek ölçüde su kirliliğine sebep olmaktadır.
Bu çerçevede bu gün tarım alanlarında başlayan su özelleştirmeleri, suyun piyasalaştırılması durdurulmalı, ekonomik araç olarak gören anlayışa son verilerek sağlıklı ve hijyenik koşullarda suya erişim hakkı sağlanmalıdır. Suya erişimin sağlanması tüm canlı yaşamı ve doğanın sürdürülebilirliği, esas alınmalıdır. Su kaynaklarının doğa, insanlık ve kamu yararına kullanılması hedef alınarak, verimli etkin kullanım için "sürdürülebilir kullanım" ilkesi ile bağdaşır düzeyde bir ulusal strateji ve planlama yapılmalıdır.Su tüm canlılar için vazgeçilmez bir " temel haktır." Yeterli gıda, temiz suya ulaşma ve sağlıklı bir çevre de yaşama hakkı insanlığın yeni haklarından olduğu artık tartışmasızdır. Unutulmamalıdır, su yoksa hayatta yoktur."
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Diğer Haberler