Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin kabul edilişinin 25. Yılı
20/11/2014
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 20 Kasım 1989 tarihinde onaylanan Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin kabul edilişinin 25. Yılı nedeniyle basın açıklaması
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 20 Kasım 1989 tarihinde onaylanan Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin kabul edilişinin 25. yılını, ülkemizde ve tüm dünyada çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlalleriyle birlikte geride bırakıyoruz.
Dünyanın pek çok yerinde yaşanan kötü koşullardan, yetişkinler kadar çocuklar da etkilenmekte ve ayrımcı uygulamalar çocukları da mağdur etmektedir.
Milyonlarca çocuk yoksulluk yüzünden ihmal ve istismara uğruyor, sokaklarda yaşamak zorunda bırakılıyor.
Türkiye'deki çocuklar da ne yazık ki dünyadaki tüm çocuklarla birlikte aynı sorunlarla, ihlallerle ve suiistimallerle karşı karşıyalar.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1990 yılında imzalanarak 1995 yılında yürürlüğe giren BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin kabulünden bugüne kadar Çocuk Haklarının kısmen hayata geçirilmesi yolunda önemli başarılar kaydedilmiş olsa da, halen çocuk hakları konusunda yapılması gerekenler bulunuyor.
1959 yılında kabul edilen BM Çocuk Hakları Bildirgesine göre,
Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet veya siyasi ve sosyal sınıf ayrımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.
Çocuklar özel olarak korunmalı; yasa ve gerekli kurumların yardımı ile çocukların fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı ve normal koşullar altında özgür olarak ve onurları zedelenmeyecek şekilde yetişmeleri sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir.
Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümeleri için kendilerine ve annelerine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.
Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır.
Çocuklar her türlü istismar, ihmal ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve buna izin verilmeyecektir.
Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında enerji ve yeteneklerinin diğer insanların hizmetine sunulması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir.
Ancak, sözleşmede yer alan bu ilkelere rağmen, ailelerinden kötü emellerle değişik şekillerde koparılan çocuklar, sokağa terk edilen çocuklar, her tür istismara uğrayarak, suç çetelerinin elinde çirkin emellere alet edilmekte, kötü alışkanlıklar edinmektedirler.
Çocuk işçiler ve iş hayatında çocuk istihdamı
18 yaşına kadar herkesin çocuk sayılacağını belirten Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuğun hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan büyümesini ve anlayış, barış, hoşgörü ve kardeşlik ilkeleri ve ortamında yetiştirilmesini öngörmektedir.
Çocuk işçiliği ile ilgili yapılan düzenlemeye rağmen Türkiye de dahil birçok ülkede eğitimi yarıda kesilerek ya da eğitime hiç başlayamadan uygunsuz şartlarda çalıştırılan milyonlarca çocuk vardır ve uzun vadede bu sorunun çözülmesi mümkün görünmemektedir.
İnsan ticareti ve çocuk mülteciler
Dünya üzerindeki mülteci ve sığınmacıların %80'ini kadın ve çocuklar oluştururken resmi kaynaklar tüm dünyada kendi ülkelerinden ve yurtlarından edilmiş 25 milyondan fazla çocuk olduğunu ifade etmektedir. Özellikle Ortadoğu'daki kötü yaşam koşullarından kurtulmaya çalışanlar arasında bulunan çocuklar, kötü muamele ve işkencenin ilk sıradaki muhatapları olmaktadırlar.
Çocuğun cinsel istismarı ve çocuk fuhşu
Çocuğa karşı gerçekleşen en çirkin muamele kuşkusuz cinsel istismara karşı çocuğun savunmasız bedeninin kullanılmasıdır. Ülkemizde de durum pek farklı değildir. Çocuk sapıkları olarak adlandırılan tecavüzcülerin ya da istismarcıların çocuğun ruh dünyasında gerçekleştirdikleri hasar dikkate alındığında Türk Ceza Kanunu'nun 103. ve 104. maddelerinde öngörülen yaptırımların suç ve ceza arasındaki dengeyi kuramadığı açıkça görülecektir.
Çocuklar arasındaki cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık
Her yıl 20 Kasım'da kutlanan Dünya Çocuk Hakları Günü, çocukların kendileri için gittikçe tehlikeler yumağına dönüşen bir dünyada yaşama mücadelesinin ortasında kalmış ve artık anlamını yitirmiştir.
Buna paralel olarak, değinilen tüm sorunların etkisiyle, her geçen gün daha fazla çocuğumuzun suça sürüklenmekte olduğunu, ülkemizde Çocuk Koruma Kanunu kapsamında çocuk yargılamasının yapıldığı Çocuk Mahkemelerinin ihtiyaç sayısının artışında ve ilimiz bazında da Mahkemenin dosya sayısının artışında gözlemlemek mümkündür.
Bu, genel bir yargılama sistemi sorunu olmakla birlikte, özellikli olarak dava boyutunda da, son günlerde basına yansımış çocuk davalarına ilişkin kararlarla ilgili kamuoyunun yorumları kapsamında artık daha da fazla göze batan husus, ceza yargılamasında 'rıza' kavramının tekrar değerlendirilmesi gereğidir. Mağdur çocuğun varlığında, özellikle cinsel istismar suçunda, rızasının hiçbir şekilde var kabul edilemeyeceği inancımızla, verilecek cezalarda (rızasının) bir takdiri indirim nedeni olarak değerlendirilmesi, karar verici mekanizmaların konuyla ilgili zihinsel yaklaşımlarının da sorunu olduğu görüntüsünü ortaya çıkarmaktadır.
Ayrıca, Adana özelinde, Çocuk Koruma Kanunu'nda yer alan hükümlere işlerlik kazandırmak maksadıyla, çocukların yetişkinlerin yargılandığı genel ağır ceza mahkemelerinde yargılanması uygulamasına da derhal son verilerek ilimizde Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nin kuruluşunun da ivedilikle tamamlanması gerektiği açıktır.
Bütün bu gelişmeler doğrultusunda yargı ağının bir parçası olan bizler, çocuk haklarının gelişim sürecinde ilgili her konuda ve içinde bulunduğumuz yargılama sürecinde özellikle aksayan ve toplumsal, zihinsel dönüşümü gerektiren noktalarda çalışmalarımızı sürdürerek katkıda bulunmaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle, çocuklarımızın her türlü kötülük ve sömürüden, baskı ve istismardan, ayrımcılıktan uzak, uygun sağlık ve eğitim koşullarında gelişimlerini sürdürebilmeleri için her tür çabayı göstereceğimizi beyan ederiz.
ADANA BAROSU BAŞKANLIĞI
Diğer Haberler