BARODAN HABERLER

Çıtırık: Siyasi iktidar yargı eliyle terör estiriyor

1009 görüntülenme
14/05/2015
Çıtırık: Siyasi iktidar yargı eliyle terör estiriyor
Adana Barosu Başkanı Avukat Mengücek Gazi Çıtırık, Türkiye'de siyasi iktidarın yargı eliyle terör estirdiğini söyledi. Av. Çıtırık, kendisini ziyarete gelen Kanada Büyükelçiliği yetkilileri ile sohbetinde, ülkede yaşanan hukuk dışılıklara değindi ve siyasi iktidarın yargıyı kontrol altına aldığını belirterek, "Türkiye'de balyoz davasında 13 ile 20 yıl arasında hükümler verildi. Daha sonra Yargıtay bu kararı onadı. Anayasa Mahkemesine gidildiğinde; sahte olduğu bilinen deliller neticesinde bu dosyada hak ihlalleri olduğunu saptadı. Daha önce 13 ile 20 yıl ceza verilen insanlara 40 dakikada içerisinde beraat kararı verildi. İnsanlar hürriyetlerinden 5-6 yıl çalındı, cezaevinin en ağır koşullarında yattılar, masumiyet karinesine saygı duyulmadı, bir kısmı cezaevinde vefat etti, ailesinden ölenler oldu, bunların cenazelerinde bulunamadılar. Yani siyasi iktidar yargı eliyle terör estirmiştir, terör estirmeye de devam etmektedir."dedi 7 HAZİRAN SEÇİMLERİ VE SANDIK GÜVENLİĞİ Kanada Büyükelçiliği İkinci Katibi Monica Ambelez Karrer tarafından ziyaret edilen Av. Çıtırık, ülkede yaşanan siyasi, hukuki ve toplumsal olaylarla ilgili yöneltilen sorulara yanıt verdi. Av. Çıtırık, 7 Haziran'da yapılacak genel seçimlerle ilgili daha önceki seçimlerde yaşanan seçim 'hilelerine' karşı çeşitli örgütlenmelerle işbirliği yaparak topluma açık bir şekilde seçim hukuku ve sandık güvenliği konularında seminer verileceğini ifade ederek, barolara bu konuda görev düştüğünü bildirdi. Sandıkta verilen oyların sağlıklı bir şekilde sandığa yansıması gerektiğini söyleyen Av. Çıtırık, yardım isteyen siyasi partilere destek verildiğini belirtti. KİŞİ GÜVENLİĞİ ORTADAN KALDIRILDI Av. Çıtırık, "Türkiye'de hukuku ve Türk milleti adına bağımsız olarak kullanan mahkemeleri kendine ayak bağı olarak gören bir siyasi iktüidar var. Gerek filili, parlamentoda çıkarttığı yasalar, özellikle yurttaşın temel hak ve özgürlüklerini daha da daraltan, askıya alan, kişi güvenliğini ortadan kaldıran ve erkler arasında dengeleme, denetleme fren mekanizmasını ortadan kaldıran yürütmenin ağırlıkta olduğu kuvvetler birliğinin tüm uygulamalarını yaşamaktayız. 2007 yılından itibaren ÖYM olarak adlandırılan her ne kadar kapatılsa da uygulamalar devam etmektedir. Siyasi iktidar, kendisine muhalif olarak gördüğü kurum, kuruluş kimseleri yine yargıyı kullanmak suretiyle yargıyı siyasi iktidarın aracı haline getirmiş yani topluma mesajlar yargı eliyle verilmeye devam etmiştir." SİYASİ İKTİDAR TERÖR ESTİRMEYE DEVAM EDİYOR Siyasi iktidar tarafından ülkemizde yolsuzluk, yasaklar, yoksulluk yaşanmaya devam ettiğini belirten Av. Çıtırık, "Ergenekon, Balyoz, KCK ve Çağdaş Hukukçular Derneği dosyalarına bakıldığında; toplumda kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi hareket etmeyen, kendi politikaları benimsemeyenler çeyşitli isimlerle yaftaladı. Başbakana göre herkes "teröristti", Muvazzaf subaylar, gazeteciler, öğrenciler , özellikle 2011 seçimlerdinde 8 milletvekili tutukluydu. Bu insanlar çok zorlu süreçlerden geçip parlamentoya uzun süre dönemediler. Başbakan, ben bu dosyanın "savcısıyım" diyebiliyor. Sen yürütmenin başısın. Orası yargının görevidir. 2010 Anayasa değişikliğiyle orada iyileştirilmiş, bazı hükümlerle birlikte Yüksek Yargıya kendi kontrolü altına alabilme geliştirilmiştir bu davalar. Türkiye'de balyoz davasında 13 ile 20 yıl arasında hükümler verildi. Daha sonra Yargıtay bu kararı onadı. Anayasa Mahkemesine gidildiğinde; sahte olduğu bilinen deliller neticesinde bu dosyada hak ihlalleri olduğunu saptadı. Daha önce 13 ile 20 yıl ceza verilen insanlara 40 dakikada içerisinde beraat kararı verildi. İnsanlar hürriyetlerinden 5-6 yıl çalındı, cezaevinin en ağır koşullarında yattılar, masumiyet karinesine saygı duyulmadı, bir kısmı cezaevinde vefat etti, ailesinden ölenler oldu, bunların cenazelerinde bulunamadılar. Yani siyasi iktidar yargı eliyle terör estirmiştir, terör estirmeye de devam etmektedir." GEZİ OLAYLARI Av. Çıtırık, 2013 yılında Cumhuriyet tarihinin en önemli toplumsal hareketi olan Gezi olayları sırasında Başbakan "yüzde 50'yi evde zor tutuyorum" dediğini anımsatarak, "Yani diğer yüzde 50'yi başbakan farklılaştırıyordu. Aslında yurttaş siyasi iktidarın uygulamalarına bir nevi direnme hakkını kazandı. Yurttaşlarımız, Evrensel Beyanname ve Anayasaya göre direnme hakkını kullanıyordu. Burada gerek sosyal medyanın etkin bir şekilde kullanması, çünkü, Türk medyası sınıfta kaldığını gördük. 12 ülkenin bir yılda tükettiği biber gazının iki katını 3 ayda kullanıldı. 11 insanın gözü kör oldu, 8 insan hayatını kaybetti, 9 bin insan çeşitli yerlerinden yaralandı. Ama Siyasi iktidar sanki bir ülke ile savaşırmuşcasına "Çanakkale ruhuyla hareket edildi" diyebilmiştir. Gezi olaylarında görevli polislere 24 maaş yevmiye verilmiştir. Eskişehir'de öldürülen üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz davasında verilen karar ise yürekleri ve vicdanları yaralamıştır" Av. Çıtırık, Adana'da protestoların yaşandığını 700 binin üzerinde yakalama ve gözaltı olayları olduğunu, 160 avukat gece eylemlerde, gündüz gözlemci masası oluşturularak, yurttaşların yakalama, gözaltı süreçlerinde meslektaşlarının ücretsiz avukatlık yaptıklarını ifade etti. Av. Çıtırık, o günlerde gaz ve coplardan kendisinin de payını aldığını bildirdi. 181 İNSAN ÖLDÜRÜLDÜ Av. Çıtırık, İç Güvenlik Paketi ile iligili olarak ise, temel hak ve özgürlüklere aykırı düzenlemeler olduğunu ifade ederek, "En temeli valileri bu işin içine katıyor. Artık suç işlenmiş iş yargıya intikal etmiş. Gözaltı sürelerinin uzatılması, valiyi cumhuriyet savcısı gibi konumlandırma, ceza kanunları dışında suç ihdas etme, polisin yetkilerinin artırılması, tasarının özgürlükleri tırpanlayıcı anlayışının ve hukuk devletinin sona ermesine neden olmuştur. 2007 yılında Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nda yapılan değişikliklerle 181 insan ölmüştür. Dileğimiz Anayasa Mahkemesi'nin temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran bu düzenlemeleri iptal etmesidir. Bu konuda CHP Anayasa Mahkemesi, hangi koşulların Anayasa aykırılık teşkil ettiğine dair itirazda bulundu" dedi 17-25 ARALIK RÜŞVET, KARA PARA AKLAMA VE RÜŞVET OLAYI Adana Barosu Başkanı Av. Çıtırık, Türkiye'de 2013 yılında yaşanan Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk, kara para aklama ve rüşvet olayı yaşandığını belirterek, " Ancak operasyon başladığı sabah 5 şube müdürü aynı gün görevden alındı, 40 emniyet müdürü, 200 ün üzerinde şube müdürü, 1000 üzerinde polis memuru görevden alındı. Yasama, yargı ve yürütmenin görevleri bellidir. Bu anlamda, hukuk güvenliğinin ve hukuk devletinin olmadığı yerde hiçbir şeyden bahsedemeyiz. Siyasi iktidar sbuç üstü yakalanmıştır. Siyasi iktidar güç ve nüfuzunu kullanarak, yargı mensuplarını HSYK eliyle açığa da alınmıştır. Yargı mensuplarından meslekten ihraç kararları verilmiştir. "Yavuz hırsız evsahibi evden kovar" misali ile siyasi iktidar suçluluk psikolojisiyle intikam davasını başlatmıştır. Keyfiliğin hakim olduğu, hukukun ortadan kaldırıldığı, doğum yöntemine, kaç çocuk yapmasına kadar karışan bir Cumhurbaşkanın olduğu ülkede yaşıyoruz." şeklinde konuştu Av. Çıtırık, siyasi iktidar tarafından siyasetin 13 yıldır zenginleşme aracı haline getirdiğini söyledi. Türkiye'de yasalarında, mevzuatında 12 Eylül'ün baskıcı sistemi devam ettiğini sözlerine ekledi. 31 Mart'ta İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın katledilmesinden sonra avukatlara yönelik siyasi iktidar tarafından düğmeye basılmış bu zaman diliminde Afyonkarahisar Barosu'na mensup Umut Kılıç Cumhurbaşkanına hakaret suçundan tutuklanmış ancak daha sonra itirazlar sonucunda serbest bırakılmış, Adana'da biri başsavcı, diğeri özel yetkili savcı, MİT TIRlarının durdurulması nedeniyle tutuklanma sürecinin yaşandığını da ifade etti. YARGI TARAFSIZLIĞI KALMAMIŞTIR Av. Çıtırık, "Türkiye'de avukatlar, savunma sanki adliyelerdeki güvenlik zafiyetinin nedeni gibi algı oluşturuluyor. Avukatlar toplum gözünde itibarsızlaştırma cehline gidiliyor. Türkiye'de savunma yok sayılmakta, şekli unsur olarak görülmekte, olsa da olur, olmasa da olur zihniyeti var. Yargı bağımsızlığı ve yargı tarafsızlığı kalmamıştır. Anayasa'nın 138. maddesine göre, hakimler vicdanlarına, anayasaya, yasalara göre karar verirler. Kimse emir ve talimat veremez, telkinde dahi bulunamaz. Ancak gelinen noktada Anayasa'nın bu maddesi bile yürürlükten kaldırılmıştır. Bütün bunlara her ne kadar Siyasi iktidar yargıyı kendine engel olarak görse de Türkiye yargısında savunma bütün gelişmeler karşısında reaksiyonunu göstermekte, ortak basın açıklaması ve eylemler yapmaktadır. Ama, Türkiye'de cumhuriyet savcısı ve hakimler siyasi iktidar karşısında dik duruş ve omurgalı duruş sergilemek yerine ön iliklemeye çalışmaktadır" diye konuştu
Diğer Haberler