Av. Çıtırık'tan ülke gündemine ilişkin önemli açıklamalar
26/01/2015
,Adana Baro Başkanı Avukat Mengücek Gazi Çıtırık, 'İç Güvenlik Paketi'ne ilişkin açıklama yaparak tasarıdaki bazı düzenlemelerin ana amacının, öncelikle polisin inisiyatifi ele alan faaliyetlerini iyice serbestleştirmek olduğunu belirtti.
Baro Başkanımız, Gazeteci Murat Berhun'un hazırlayıp sunduğu 'Parantez' adlı özel programa konuk oldu.
Eskişehir'de dövülerek öldürülen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz dosyası, İç Güvenlik Paketi, Konya'da 16 yaşındaki Mehmet Emin Altunses'in gözaltına alındıktan sonra tutuklanması ve 4 eski bakanın 17-25 Aralık yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama operasyonu konularında Yüce Divan'da yargılanmasının TBMM'de ret edilmesine yönelik yaşananları hukukçu gözüyle değerlendirdi, görüş ve önerilerini dile getirdi. Ayrıca, son aylarda Adana'da belediyelere yönelik kurşunlama olaylarının da kent imajına olumsuz yansıması nedeniyle suçluların hak ettiği cezaları almalarını ifade etti.
Av. Çıtırık, İç Güvenlik Paketi ile ilgili olarak, "Gözaltı sürelerinin uzatılması, Valiyi Cumhuriyet Savcısı gibi konumlandırma, ceza kanunları dışında suç ihdas etme, polisin yetkilerinin arttırılması, tasarının özgürlükleri tırpanlayıcı anlayışının ve hukuk devletinin sona ermekte olduğunun işareti olarak değerlendirilebilecektir. Güvenlik bahanesiyle baskıcı bir ortam getirilmek istenmektedir.Tasarı bir kez daha dikkatlice gözden geçirilmelidir. Tasarıdaki bazı düzenlemelerin ana amacının, öncelikle polisin -zaten hali hazırda var olan- inisiyatifi ele alan faaliyetlerini iyice serbestleştirmek olduğu görülmektedir" şeklinde konuştu.
BARO OLARAK TAŞIN ALTINA ELİMİZİ KOYARIZ
Avukatlık Yasası'nın 76. ve 95. Maddelerinin kendilerine tanıdığı haktan yaranlanarak, bu paketin yasalaşmaması için ellerini taşın altınna koyacaklarını belirten Av. Çıtırık, "Çünkü, bu paket yasalaşırsa bizi totaliter devlet anlayışına götürür. Savcı devre dışı bırakılıp kolluluğa verilecek bu keyfiyetinin faili meçhul ve gözaltında kayıplara neden olacağına inanıyorum. Türkiye'nin geçmişinde bu 'kara leke' mevcuttur. Cumartesi anneleri boşuna eylem yapmıyorlar." dedi.
Yapılmak istenen değişikliklerin ortak özelliğinin; Yürütmenin/İdarenin/kolluğun, daha da güçlendirilmesi olduğuna dikkat çeken Av. Çıtırık, " Hiç şüphesiz bu kanun değişikliklerinin temel felsefesi, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin çoğaltılması değil kısıtlanması olmuştur. Tasarı bu haliyle yasalaşmamalı ve TBMM'de görüşülmesi sırasında gerekli hassasiyet "Hukuk Devleti" ilkesi göz önüne alınarak sağlanmalıdır. "Bu tasarı Ceza Muhakemesi Kanununun sistematiğini bozduğu gibi hukuk güvenliğini, hukuk devleti ilkesini de açıkça zedelemektedir ve zedeleyecektir. Adana Barosu olarak yasalaşmaması için ne gerekiyorsa yapacağımızı belirtirim" dedi
ADALET TARİHİNDE BİR İLK; KARAR AÇIKLANIRKEN, ŞEMSİYE AÇILDI
Av.Çıtırık, Kayseri'de görülen son duruşmada mahkeme, Ali ismail Korkmaz'a yönelik eylemi kasten yaralama olarak nitelendirip, kasten yaralamanın sonucunda ölüm meydana gelmesi nedeniyle ağırlaşmış haliyle ceza verdiğini belirterek, "Başından sonuna kadar izlediğimiz davanın sonucu böyle olmamalıydı. Adalet duygusu, çok ağır yara almıştır. Verilen karar, kamuoyu vicdanını asla tatmin etmemiştir" dedi.
Mahkeme başkanı kararı açıklamadan önce '' Verilecek olan kararı bu şekilde değerlendirdiklerini, insanların farklı düşünebileceklerini, eleştirmek isteyenlerin salon dışında, demokratik bir şekilde eleştiri haklarını kullanabileceklerini '' dile getirdi.
Kararın açıklanmasından sonra heyetin önünde bulunan polis memurları tarafından şemsiyeler açılmış ve heyet koşarak salondan çıkmıştır. Şemsiye açılması da adalet tarihinde bir ilk olan yönüyle kayıtlara geçmiştir (!)."
GAZLI ADALET HAKKINDA KAMU GÖREVLİLERİ HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULDU.
Duruşma sonrasında Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi, avukatları,baro başkanları ,demokratik kitle örgütleri temsilcileri ve yurttaşlarla birlikte basın açıklaması yapıldığı sırada kararın talihsizliği,vicdanları tatmin etmemesi gibi nedenlerle bazı yurttaşlar tarafından adliyeye doğru yönelme olduğunu ancak bu durumun asla şiddete dönüşmediğini ve kamu düzenini bozmaya yönelik olmadığını ifade eden Av. Çıtırık, , "Polis Vazife ve Yetki Yasasının 16.maddesinde polisin ,direnmenin mahiyetine ve derecesine göre zor kullanma yetkisi bellidir. Bir kaç kişi adliyeye yönelmiş ancak, bizler de dahil tüm katılımcılara polis tarafından biber gazı atılmasını anlamak zor. AİHM kararlarına göre de kimyasal silah sayılan ve insanların sağlığı üzerinde önemli etki yapan bu gazın uygulanması nedeniyle, bir arbede yaşanmış,basın açıklaması yapanlar ve katılanlar sağa sola savrulmuşlardır. Avukatlar olarak adliyeye girmek istediğimiz sırada adliyeye giriş yapacağımız kapı da kapatılıp, açılmadı. Gaz nedeniyle çok sayıda yurttaş ve avukat sağlık sorunları yaşadı.Gaz kullanımını gerektirecek düzeyde bir durum yokken,güvenlik kuvvetleri bir kez daha Gezi Olaylarında kendilerine yön verenlerden aldıkları destekle, yurttaşa bu durumu reva gördüler. Verilen karardan doğan mağduriyetin üzerine ,bir de güvenlik kuvvetlerinin terörü eklenmiş yaşadığımız olayla ilgili olarak Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı'na 22/01/2015 tarihinde TCK 94 md.de düzenlen İŞKENCE ve TCK 86 md.de düzenlenen KASTEN YARALAMA'dan dolayı ilgili kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur" şeklinde konuştu.
Yaşananların bir kez daha hukuk devletine ve Turkiye Demokrasisinin önündeki en büyük sorunun statükocu ve sürekli güç kimdeyse ona göre şekil alan ve eğilen yargı sistemi olduğunu ifade eden Av. Çıtırık, "Mahkeme bundan önce olduğu üzere kamu gorevlilerinin sanık olduğu dosyalarda Adaletin tecellisini gerçekleştirmek yerine klasik devlet refleksiyle hareket etmiş ve kendi memurunu her zamanki gibi korumuş,onları ödüllendirilmiş ,yeni cinayetlere cevaz vermiştir.Ancak,yargı alnına bir kara leke daha eklenmistir.28 Şubatta askerleri elleri kabarincaya kadar alkışlayanlar,bugün gücü temsil ettiklerine inandıkları iktidarı aynı şekilde desteklemektedirler.Cizre'de 12 yasinda çocuğu olduren,Eskisehir'de 19 yaşında genci öldüren eller, işte bu zihniyete sığınmakta ve buradan güç almaktadır.Yargı, tüm iktidarlara karşı bağımsız ve tarafsız durmadığı sürece de bu cinayetler seri şekilde işlenmeye devam edecektir. "
YOLSUZLUK-RÜŞVET VE KARA PARA AKLAMA
17 ve 25 Aralık 2013'de Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama operasyonu başlatıldığını, soruşturma sürecine siyasi iktidarın müdahale ettiğini belirten Av. Çıtırık, " Soruşturmada görevli emniyet müdürleri, şube müdürleri ve binlerce polis görevlerinden alınmış, yine soruşturma savcıları da çok kez değiştirilmiştir" diye konuştu.
Siyasi iktidarın ve olaylarda ismi geçen bazı bakanlar sanki beraat kararı verilmiş gibi, bu takipsizlik kararına sarıldıklarını belirten Çıtırık, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama operasyonunda yurttaşın sağlıklı haber alabilme hakkını bile engelleyerek, yayın yasağı getirildi. Ama biz hukukun üstünlüğünü savunan Türkiye Barolar Birliği ve barolar olarak, 'Bırakınız yargı süreci işlesin, ucu kime dokunuyorsa, kime kadar gidebiliyorsa gitsin' şeklinde açıklamalarımızı yaptık. Ama baktığımızda tablonun neticesi takipsizlik kararları ile sonuçlanmıştır. Buna kargalar bile güler. Tabi kamuoyunu da biz hukukçular doğru bilgilendirmek zorundayız. Takipsizlik kararı beraat, aklanma kararı değildir. Cumhuriyet savcısının tırnak içinde söylüyorum. Yeterli kanıt bulamaması nedeniyle kamu davası açamaması. Ama bu dosya 10 yıllık zaman aşımına tabidir. Bir gün bir cumhuriyet savcısı çıkar kanıtları yeniden değerlendirerek dava açabilir. O anlamda yargının her aşamada siyasi iktidar tarafından müdahale edildiği ve yine siyasi iktidar tarafından çepeçevre sarıldığı bu dönemde, dileğimiz aklanma yerlerinin komisyonlardaki parmak çoğunluğu değil gerçekten de hukukun üstünlüğünün yaşama geçirilebilmesi anlamında, parlamentoda Yüce Divan'a gönderilerek bir yargılama süreci değerlendirilsin kanıtlar. Kimse korkmasın."
KONYA'DA YAŞANAN OLAY
Konya'da Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiği gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra tutuklanması ve yapılan itiraz sonucu 2 gün cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olan lise öğrencisi 16 yaşındaki Mehmet Emin Altunses'in 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' suçlamasıyla yargılanmasına Adalet Bakanlığı izin verdiğine yönelik konunun sorulması üzerine Av. Çıtırık, 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası istenen Mehmet Emin Altunses, 6 Mart günü Konya 3'üncü Çocuk Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkarılacağını belirterek, "Ülkemizin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesinin 37.maddesi '' Hiçbir çocuğun yasa dışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağını, bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsinin yasa gereği olması ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülmesi, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulması gerektiği'' şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa, Evrensel Bildirge ve A.İ.H.S' de güvence altına alınan,düzenlenen düşünce ve kanaat hürriyeti, bunları açıklama hürriyeti ve ifade özgürlüğü düzenlemeleri bir bütün olarak ele alındığında verilen bu izin vicdanları ve hukuk devletini bir kez daha yaralamıştır."dedi
TMMOB YASASI DEĞİŞİKLİĞİ
TMMOB Yasası değişikliğini içeren torba yasada yapılan son düzenlemeler üzerine de görüşlerini açıklayan Av. Çıtırık, TMMOB'a bağlı meslek odalarını, mimar ve mühendislerimizi, yok sayarken; meslek odalarını etkisizleştirerek, işlevsizleştirerek demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan örgütlü topluma büyük bir darbe vurulmak istenmektedir. Siyasi iktidar bu yasa ile Gezi Parkı eylemlerine destek verenlerden hesap (!) sormak istemektedir." şeklinde konuştu.
Av. Çıtırık, son günlerde Adana'da yaşanan belediyelere yönelik kurşunlama olaylarının da sorumluların yargı önünde hak ettikleri cezaya çarptırılması gerektiğine vurgu yaptı.
Diğer Haberler