Anayasa Mahkemesi (AYM),
04/12/2015
Anayasa Mahkemesi (AYM), radyo-televizyonların devlet eliyle karartılmasının anayasa ve basın özgürlüğünün ihlali anlamına geldiğini tescil eden içtihat niteliğinde bir karar verdi.
RTÜK tarafından yayını durdurulan özel bir radyo sahibinin bireysel başvurusunu değerlendiren AYM, anayasal koruma altındaki basın ve ifade özgürlüğünün medya yayınlarının iletilmesini de kapsadığını vurguladı. Anayasa'nın 26, 28, 29 ve 30'uncu maddelerine atıf yapan Yüksek Mahkeme, basın ve ifade özgürlüğünün yanı sıra düşünceyi açıklama ve yayma hakkının da ihlal edilemeyeceğine hükmetti.Çoğunluğa muhalif olsa bile düşüncenin her türlü araçla açıklanmasının demokratik düzenin gereklerinden olduğuna işaret eden mahkeme, "Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir." dedi. Demokratik bir sistemde basının devleti denetleme görevi olduğuna dikkat çekti.
Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) kadar uzanan davanın seyri şöyle yaşandı: C.E.'nin kurduğu radyo, 1995'te ulusal karasal yayın lisansı (R1) talebi RTÜK tarafından kabul edilerek yayına başladı. 2000-2002 yılları arasında yayına ara verdiğini RTÜK'e bildirdi. Radyo, bir süre sonra yayına yeniden başladı. Ancak RTÜK, 2008'de "yayınlarına ara verdiği hâlde bir üst kurul kararı olmadan izinsiz yayına geçen kuruluşların, yargı kararları saklı kalmak kaydıyla yayınlarının durdurulması hususunda uyarılması ve yayına devam edenler hakkında ise yasal işlem başlatılması" yönünde karar aldı. Bu çerçevede RTÜK, aynı tarihte radyonun yayınlarını durdurdu. Konu yargıya taşındı. RTÜK işleminin iptali talebi yönünde açılan davalar mahkemece reddedildi.
Bu süreçlerin tamamlanması üzerine radyonun sahibi C.E., bireysel başvuru hakkını kullanarak konuyu 19 Şubat 2013'te AYM'ye götürdü. Başvuruda, ifade özgürlüğü ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği belirtildi. Başvuruyu değerlendiren AYM Birinci Bölümü, 14 Ekim 2015 tarihinde verdiği kararda, Anayasa'nın 26. maddesinin ihlal edildiğine hükmetti. Son sözü söyleyen AYM de başvurucuyu haklı buldu. Mevcut hâliyle başvurucunun "izin almadan yayın yapan" değil, "yayınlarına ara veren" statüsünde bulunduğu vurgulandı. Kararda, medyaya yönelik baskıların hukuksuzluğunu gösteren şu gerekçeler dikkat çekti:
İletilme biçimleri de koruma altında: Anayasa Mahkemesi'ne göre ifade özgürlüğü, yalnızca düşünce ve kanaatlerin içeriğini değil; iletilme biçimlerini de koruma altına almaktadır.
İfade özgürlüğünün ayrılmaz parçası: Bu bağlamda basılıp çoğaltılabilen kitle iletişim araçlarından farklı ve daha etkin bir konumda bulunan radyo ve televizyon yayınlarının, ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır.
Sınırlama, yayını engelleyemez: İfade özgürlüğü, sınırlanabilen bir hak olmakla birlikte radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımlarla ilgili yapılacak sınırlamaların, 'yayını engellememek kaydıyla' olması gerektiği Anayasa'da açıkça vurgulanmıştır.
Anayasa ihlal edildi: Sonuç olarak başvuruya konu müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı kanaatine varılarak başvurucunun, Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Basın, kamuyu denetler: Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir. Yazılı, işitsel ve görsel basın, kamu gücünü kullanan organların siyasi kararlarını, eylemlerini ve ihmallerini sıkı bir denetime tabi tutarak demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesini güvence altına almaktadır.
BELEDİYE, ZABITALAR EŞLİĞİNDE GAZETE KAPATMIŞTI
Öte yandan medyaya yönelik baskılar yerel düzeyde devam ediyor. AK Partili Bolu Belediyesi, işyeri açma ruhsatı olmadığı gerekçesiyle haftalık yayımlanan Bolu Havadis gazetesini geçen yıl zabıtalar eşliğinde kapatmıştı. Aynı gerekçeyle Bolu Gündem gazetesi de kapatılmak istenmişti. Gazeteye gelen zabıtalar, Sakarya İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma kararıyla karşılaşınca herhangi bir işlem yapılamamıştı.
Diğer Haberler