ADANA, MERSİN VE GAZİANTEP BAROLARINDAN ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
03/06/2013
Taksim Meydanı Gezi Parkı'nda bulunan bir kısım ağaçların sökülerek yerine, bu kentte yaşayan halkın isteği ve görüşü dışında AVM yapılacağı iddiaları üzerine, halk tarafından başlatılan protesto eylemleri, kolluk kuvvetlerince hukuka aykırı güç kullanılarak dağıtılmaya çalışılmıştır.
"Siyasiiktidar, halka karşı, baskı ve şiddeti değil, demokrasiyi esas alan bir yaklaşım sergilemek zorundadır. Halkın haklı talepleri her zaman öncelikli olmalıdır.Tüm demokratik ülkelerde, siyasi iktidarlar halk için vardır ve öyle olmalıdır. Halkın tepkilerini ve taleplerini, baskı ve şiddet uygulayarak bastırmaya çalışan siyasi iktidarın demokrasi ve insan haklarından söz etmesi beklenemez.
İdari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması ile ilgili olarak açılan davada,İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 2012/778 esas sayılı dosyasından
" İDARİ İŞLEMİN YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA" karar verilmiştir. Bu mahkeme kararına rağmen yasalara aykırı olarak davalı idareye ait iş makineleri gezi parkında bulunmaya devam ederek suç işlemektedir.
İdarenin, Taksim Gezi parkında yapmak isteği işlem, kültürel doğal miras, sosyal donatı, şehircilik planlama ilkelerine uygun olmaması ve hazırlanan imar planının da belirsizlik arz etmesi nedeniyle hukuka aykırı olduğu açıktır.İdarenin, yargıya taşınmış idari bir eylemi, yargı denetiminden kaçırılarak realize etme çabaları açıkça gözlenmektedir. Anayasa'nın Çevre Hakkını güvence altına alan 56.maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevi olduğu, devletin herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içerisinde sürdürmesini sağlamak yükümlülüğünde olduğu hüküm altına alınmıştır.
Bu bağlamda idarenin Anayasayı ihlal ettiği açıkça görülmektedir.
Kendine ve kentine sahip çıkmak isteyen yurttaşlarımız,vatandaş olarak korumakla yükümlü olduğu hakkını,Anayasa'nın 34.maddesi ile güvence altına alınmış olan, "herkesin önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir."hükmü gereği Taksim Gezi Parkı'nda bulunmak suretiyle kullanmaktadır.
Özünü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasadan alan bu hakkın ihlali noktasında, başta İlin Mülki Amiri Vali, Kolluktan sorumlu Vali Yardımcıları ile İl Emniyet Müdürü'nün büyük sorumluluğu bulunmakta olup açıkça suç işlemektedirler.
Temel özgürlüklerden olan toplanma hakkının, güvenlik güçleri tarafından, demokratik kitle örgütleri ve halkın üzerinde gerek bedeni kuvvet ve gerekse maddi güç kullanımında kolluğun suç oluşturacak eylemlerde bulunması demokratik hukuk devletinde asla kabul edilecek hususlar değildir.
Güvenlik Güçlerinin, yukarıda da bahsettiğimiz hukuka aykırı güç kullanımı nedeniyle 5237 Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddelerinde düzenlenen kasten adam yaralama ve benzeri hukuka ve insan haklarına aykırı bu saldırıların, sistemli olarak halkın üzerinde insan onuru ile bağdaşmayan ve bedensel ve ruhsal yönden acı çekmesine sebebiyet veren eylemler oluşturduğu aşikardır.
Demokratik hukuk devletinde kamu görevlilerinin ve kolluğun şiddet içermeyen gösterilerde demokratik anayasal haklara tahammül göstermeyerek bireyin ve toplumun hak arama özgürlüğüne ve kendine ifade etme özgürlüğüne yönelik eylem ve tepkilerinde hukuk dışı zor kullanımının ülkemizde gittikçe yaygınlaştığı ve şiddetinin artırıldığı açıktır. Siyasi iktidar ülkemizde hiçbir muhalif ses istememekte, muhalif sesleri susturmak için her yolu her yolu denemekten çekinmemektedir.
Siyasi İktidarın halkı ile inatlaşmayı bırakmasını, Taksim Gezi parkında, anayasadan ve evresel hukuk kurallarından kaynaklanan haklarını kullanmaya çalışan halkın haklı taleplerini göz önüne alarak bir an önce anayasaya ve kanunlara aykırı, mahkeme kararını tanımayan davranışlarından vazgeçmesini talep ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla sunarız.
ADANA BAROSU
GAZİANTEP BAROSU
MERSİN BAROSU
Diğer Haberler