29. BARO BAŞKANLARI TOPLANTISI
27/05/2014
29. Baro Başkanları toplantısında Baro Başkanımız Avukat Mengücek Gazi ÇITIRIK'ın "Avukatlık Kanunu Taslağı'na İlişkin Değerlendirmeleri"
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Avukatlık Kanunu Taslağı'na ilişkin meslektaşlarımızın görüş, öneri ve eleştirileri doğrultusunda hazırlanan Adana Baro Başkanımız Avukat Mengücek Gazi ÇITIRIK'ın "Avukatlık Kanunu Taslağı'na İlişkin Değerlendirmeleri", 26 Mayıs 2014 tarihinde düzenlenen 29. Baro Başkanları toplantısında sunulmuştur.
Baro Başkanımız Avukat Mengücek Gazi ÇITIRIK, Avukatlık mesleğinin geleceği açısından oldukça önem taşıyan/taşıması gereken Taslağa ilişkin ilk değerlendirmelerini sizlerle paylaşmak isteriz.
"Sayın Başkan, sayın yönetim kurulu üyeleri ve çok değerli baro başkanlarım hepinizi şahsım ve mensubu bulunduğum Adana Barosu adına en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Bugün Sayın Feyzioğlu başkanlığındaki yönetim birinci yılını doldurmuştur. Bu bir yıllık süre içerisindeki çalışmaları-performansları, hukuk devleti ve demokrasi mücadelesindeki kararlılıkları, meslektaşların yanında yer alınması ve kendisini unutturmuş olan TBB'nin yeniden ülke gündeminde söz sahibi olmasından dolayı sayın başkanı ve yönetim kurulu üyelerini tebrik ediyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.
Soma'da; iş kazasında değil, ya da kader değil, bu işin fıtratında var denilerek, iş cinayetinde yitirdiğimiz emekçi insanlarımızı rahmet ve saygıyla anıyorum. 301 madencimizin hayatını kaybetmesine neden olan olayın sorumlularının bulunması ve cezalandırılması yönündeki TBB ve Manisa Barosu'nun yanında olduğumuzu bildiririz. Olayın hukuki ve cezai sorumlularının bulunması ile birlikte asıl yargılanması gereken ücret sendikacılığı, sendikasızlaştırma, taşeron sistemi, özelleştirme, yerinde yapılmayan denetimlerdir. Ayrıca Soma'da 17.05.2014 tarihinde ÇHD üyesi 8 meslektaşımıza yönelik güvenlik kuvvetleri ve paramiliter yapılanmanın uyguladığı şiddeti de kınamaktayım. İtibarsızlaştırma süreci ve gözdağı verme yine avukatlar üzerinden topluma verilmek istenmektedir.
1136 sayılı Avukatlık Yasası 1969 'da yürürlüğe girmiş olup, 2001 yılında 4667 sayılı yasa ile köklü ve temel değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerde, avukatlık mesleğinin yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil ettiği açıkça vurgulanarak, savunmanın iddia ve karar makamları karşısındaki ve yargı içindeki yeri düzenlenmiştir. Avukatlık Yasası'nın 76. ve 95. maddeleri ile 110/17. madde ile hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak görevi barolara ve TBB'ye verilmiştir. Diğer demokratik kitle örgütlenmelere verilmeyen bu görev ile barolar ve TBB'nin farkı ortaya konulmuştur. 2001 ve 2004 değişiklikleri Adli Yardım Müessesini, stajyer avukatlara kredi verilmesi, staj süresince Genel Sağlık Sigortası primlerinin yatırılması, Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonunun kurulması gibi değişikliklerle, mesleki onur ve saygınlık artmış, yurttaşın hak arayışı ve adalete erişiminde sesi olan avukatların ve baroların yargı içerisindeki yeri de yasayla güvence altına alınmıştır. Ancak aradan geçen 13 yıllık süre zarfında avukatlık mesleğine sözlü ve fiili saldırılar giderek artmıştır. Hukuka aykırı gözaltılara, avukat tutuklanmaları, Avukatlık Yasası'nın 76. ve 95. maddelerinin barolara verdiği yetki ve görevleri kullanan baro başkan ve yöneticilerinin yargılanmaları da eklenmiştir. Havana Kuralları ve TURİN ilkeleri uyarınca; avukatlar, görevlerini yerine getirirken hiçbir engelleme, taciz, baskı, ekonomik yaptırımla karşılaşmamaları için devletlere bu konularda pozitif yükümlülükler getirilmesine rağmen, ülkemizde mesleğimize, meslektaşlarımıza ve barolara yönelik her türlü baskı, tehdit ve yıldırma devam etmektedir. Bu süreçte savunma; şekli unsur olarak görülmüş, yok sayılmış, olsa da olur olmazsa da olur mantığıyla hareket edilmiş, hakim, savcı keyfiyetinin de eklenmesiyle mesleğimizi ifa etmenin tüm koşulları ortadan kalkmıştır.
Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü, dağıtım listesi incelendiğinde taslak metin baroları, TBB'yi ve mesleğimizi doğrudan ilgilendirmesine rağmen, çeşitli bakanlıklara, Adli - İdari Yargı Komisyon Başkanlıklarına, Türkiye Noterler Birliği'ne, Hukuk Fakültelerine ve en son sırada da barolara gönderilmiştir. Bu durum, Adalet Bakanlığı'nın ve siyasi iktidarın mesleğimize bakışı net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Avukatlık Yasası'nda değişikliklere gidilmesinin öncelikli nedeni 2006 yılında 5558 sayılı yasayla avukatlık mesleğine giriş ve kabuldeki sınav hükmünün kaldırılması oluşturmaktadır. Her ne kadar bu hükmü, Anayasa Mahkemesi 15.10.2009 gün ve 2007/16 E-2009 /147 karar iptal etmiş, aradan geçen 5 yıllık zaman diliminde TBMM'ce yeni bir düzenleme yapılmaması, hukuk fakültesindeki sayısal artışın nedenini oluşturmuştur.
Adalet Bakanlığı, baroların ve TBB'nin görüşünü almaksızın, savunmayı dışlayarak bir taslak hazırlamıştır. Taslak hazırlanırken, avukatlık mesleğinin, yurttaşın hak arayışının ve adalete erişimin sesi olduğu, hak arama özgürlüğünün daha etkin kullanılabilmesi için düzenlemeler yapılması gerektiği bir geçekliktir.
Avukatlık mesleği, ticari bir faaliyete indirgenmek istenmektedir. Savunmanın, hukuk devleti ilkeleri esas alınarak adil-hızlı-sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmamaktadır.
Adil yargılanmayı sağlamak, adaletin gerçekleşmesi ve kamu yararının gözetilmesinde avukat önem taşımaktadır.
Taslak metin 2. Madde avukatlığın niteliğini düzenlemiş, 3. Fıkrasında avukatlık mesleğinin ticari faaliyet sayılmayacağı belirtilmiştir. Gerekli zemin hazırlandıktan sonra mesleğin "ticari faaliyet sayılamaz" demesinin bir anlamı yoktur.
1136 sayılı yasada ticarileşme ve şubeleşme düzenlenmeksizin reklam yasağı-rekabet yasağı mevcutken ve avukat asgari ücret tarifesi uyarınca bunun altına iş kabul edilemeyeceğine göre; uzun bir süredir bankalar ve bazı kamu kurumlarında avukatlarla yaptıkları sözleşmelerde, açıkça avukat asgari ücret tarifesinin altında kalan sözleşmelerde müvekkil vekalet ücretinin bile olmadığı sadece karşı taraf vekalet ücretinin bile bir kısmının bankaya ait olacağına dair anlaşmalar akdedilmektedir. Yapılan bu sözleşmeler yasal düzenlemeler karşısında hukuka aykırılık oluşturmaktaysa da avukat asgari ücret tarifesinin altında iş kabul edilemeyeceği halen yürürlükteyse de bankalar, büyük kurum ve şirketler vekalet ücreti konusundaki düzenlemeleri yok saymakta, pazarlık konusu yapmaktadırlar, bunları önlemek, yapılan dayatmalara engel olmak yerine, şirketleşme ve şubeleşme yönünde düzenleme yapılarak, mesleğimiz için kabul edilemeyecek ücret pazarlığı başlayacaktır..Meslek onur ve saygınlığına gölge düşürecek rakamlar avukat ücreti olarak teklif edilecektir. Bazı bankalar icra takiplerinde, takip giderinin tamamının avukatlık bürosunca karşılanmasını, bankanın dilediği zaman hiçbir gider ve ücret ödemeksizin dosyaları, avukattan geri alabileceği şeklinde ücret sözleşmeleri yaygınlaşmıştır. Artık avukatlık yasasına aykırı bir şekilde giderlerin de avukatlar tarafından karşılandığı bir dönemden geçmekteyiz. Hal böyleyken, mesleğin özüne, ruhuna, ahlakına aykırı bir düzen, yasayla güvence altına alınmaya çalışılmaktadır.
Avukatlık Yasamızın 66. maddesi, her avukatın bölgesi içinde sürekli olarak avukatlık edeceği yerin baro levhasına yazılmakla yükümlü olduğu, 67. maddede ise bir avukatın levhasında yazılı bulunduğu baro bölgesi dışında sürekli olarak avukatlık yapmasının yasak olduğu ve soruşturmayı gerektirdiği ortadadır.
Bugün, rehnin paraya çevrilmesine yönelik takip dosyalarını kurumsal bazda ve ülke çapında tek başına takip eden avukatlık büroları oluşmuştur. Şubeleşme yokken ve başka yerde sürekli avukatlık yapma yasağının verilmesine rağmen.
Bankalar, gayrimenkul şirketleri aracılığıyla müşterilerine kredi kullandırdıkları sırada yapılacak ipotek tesis işlemlerini yine avukatlar eliyle yapmakta, ipotek tesis amacıyla avukatlar ile gayri menkul şirketler arasında yapılan sözleşmelerde her türlü sorumluluk avukata yüklenmekte, avukatların ise ipotek tesisinde 25-50 TL düzeyinde ücret aldıkları bilinen gerçekliklerdir. Bu ücreti kim belirlemektedir? Avukatlık Ücret Tarifesi altında iş kabul yasağı, rekabet yasağı ve şubeleşme yasakken bu örnekler yaşanmaktadır.
Taslakta getirilmek istenen şirketleşme ve şube açma düzenlemesi ile mesleğin faaliyet alanının her geçen gün yasalar ve yargı kararlarıyla daraltıldığı, serbest piyasa koşullarının geçerli olduğu bir dönemde ülkemizin yaklaşık 6 milyar dolarlık vekalet ücreti meblağının yabancı şirketler ve onların uzantıları olan hukuk bürolarınca paylaşımının yasa eliyle sağlanması amaçlanmaktadır. Bu durum asla kabul edemeyeceğimiz, mesleğin ruhuna ve bağımsızlığına aykırı, Anadolu avukatlığını bitirmeye yönelik bir girişimdir.
Taslağın 27. maddesinde sadece avukatın yapabileceği işler ve sınırları düzenlenmiştir. Sigorta şirketleri nezdinde doğan hak ve alacakların tazmininde ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bazı aracılar tarafından avukatlara iş pazarlanılmakta, iş edinilmesinde mesleki onur ve saygınlığa gölge düşürülmektedir. Bazı aracı kurumlar ve kişiler denetimden uzak bir şekilde iş takip ederek sigorta şirketinden tahsil edilen menfaatin çoğuna el koymaktadırlar. Avukatlık Yasası'nın 63/3 maddesine aykırı bir şekilde muvazaalı yoldan alacak devralınmaktadır. Sigorta Şirketleri nezdinde avukatlar eliyle temsil edilme zorunluluğunun getirilmesi, hak ve alacak takibinin bizatihi hak sahibi yanı sıra birinci ve ikinci dereceden kan ve sıhri hısımlarıyla sınırlanması gerektiğini düşünmekteyiz. Taslak Yasanın 13. Maddesi Avukatlık Stajına Kabul Sınavı, 14. Madde, Avukatlığa Kabul Sınavını düzenlemektedir. Sınavın içeriğinin belirlenmesinde ve soruların hazırlanmasında TBB'nin etkin rol oynaması gerekmektedir. Mesleğe ilişkin bilgilerin ölçümünün yapılacağı avukatlığa kabul sınavında özellikle Avukatlık Yasası ve Meslek Kuralları ağırlıklı bir sınav olması için düzenleme yapılmalıdır. Taslak Yasası'nın 15. Maddesi Avukatlık Stajına Kabul ve Avukatlığa Kabul sınavlarına ait esas ve usullerin Adalet Bakanlığı tarafından çıkartılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir, bu hususu da kabul etmemekteyiz. Yönetmeliklerin Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenmesini doğru bulmamaktayız. Bakanlığın TBB ile iletişim ve diyalog içerisinde amacına ulaşacak bir sınav için çalışma yürütülmesi gerekir.
Taslak Yasa'nın 49. Maddesi Avukatlık Ücretini düzenlemiştir. Düzenlemede %25'i aşmamak kaydıyla, dava veya hükmolunacak değeri ya da paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılacaktır. Dava değeri ile hükmolunacak değer birbirlerinden farklı kavramlar olup, bu hususun yeniden düzenlenmesi gerekir. Ayrıca 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın halen yürürlükte olan 164/4. Fıkrası 2001 değişiklikleri içerisinde Avukatlar için önemli kazanımlardan birini oluşturmaktadır. Yine avukatlık ücretine ait düzenlemede bu hususun korunması gerekmektedir.
Taslağın 67. Maddesi Ücret Karşılığı Birlikte Çalışan Avukat başlığı adı altında düzenlenmiştir. Bugün ülkemizin büyük bir çoğunluğunu oluşturan ve Avukatlık Yasası'nda sadece 12/C maddesinde düzenlenen Ücretli Avukatlara İlişkin Düzenlemenin, yeni Avukatlık Yasa Taslağı'nda yer alması önemlidir. Ancak taslak yasanın 67/3. fıkrasında ücret karşılığında çalışan avukatın aylık net ücretinin, her yıl tespit edilen bir aylık net asgari ücretin iki katından az olamaz düzenlemesi TBB'nin yayımlayarak yürürlüğe sunduğu ücret karşılığı Birlikte Çalışan Avukatlar Yönergesi'nin bile gerisinde kalmıştır. Ayrıca taslak yasada çalışma koşulları, çalışma süreleri, yıllık ücretli izin, ekonomik ve sosyal haklarına yönelik düzenlemelerin yapılmamış olması önemli bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır.
Taslak Yasa 128. Maddeye göre, baroların hukukun üstünlüğü, insan haklarını savunmak ve korumak adına dava açma yetkilerini sadece mesleki konulara indirgenmesi baroların toplumsal işlevlerini yerine getirmesini engellemekte, yurttaşın hak arayışı ve adalete erişimine ket vurulmaktadır.
Taslak Yasası'nın 129/4. Fıkrasında düzenlenen barolar ve TBB'nin sorumlu organlarının ve üyelerinin görevlerine son verilmesine dair açılacak davalarda izlenecek yöntemi belirleyecek bu maddeyle baroların bağımsızlığı ellerinden alınmakta, seçimle göreve gelen seçimle görevi teslim etmeleri yerine siyasi iktidara yakın isimlerin sandıkta alamadıkları desteği yasa gücüyle açtırılacak davalardan almaya çalışacaklardır. Bu düzenleme asla kabul edilemez.
Baro organlarının görev sürelerinin iki yıldan dört yıla çıkartılmasını doğru bulmamaktayız. Çünkü, emek, zaman, gönüllülük esasına dayalı baro çalışmalarında dört yıl uzun bir süredir. Baro faaliyetinin sadece seçimlere indirgenmemesi, baro yönetimlerinin hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için sürenin üç yıla çıkarılmasını daha doğru bulmaktayız. Ayrıca baro yönetim kurulu üyelerine ücret ve huzur hakkı ödenmesini de doğru bulmamaktayız.
Sonuç olarak; mesleki yönden kabul edilebilecek düzenlemelerin ve birtakım iyileştirmelerin yapıldığı fark edilmekteyse de taslakla amaçlananın, yurttaşın hak arayışı ve adalete erişiminde sesi olan, barolar dışında hiçbir örgütlenmeye verilmeyen hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak, korumak ve geliştirmek görevleri içinde olan baroların toplumsal işlevlerini ortadan kaldıracak, Adalet Bakanlığı'nın vesayetini daha da genişleten, 'Avukatlık Mesleğini Geliştiriyoruz" adı altında mesleği yabancı sermaye şirketlerine ve büyük hukuk bürolarının insafına bırakan, bu taslak metni bir bütün olarak kabul etmediğimizi, TBB ve barolarımızdan gelen görüşler doğrultusunda hazırlanan kendi taslak metnimizde çalışmalarımızı daha da artırarak yolumuza devam etmeliyiz. Hepinize saygılar sunarım."
Diğer Haberler