BAROMUZ

“YURTTAŞIN ADALETE VE YARGIYA GÜVENİ SAĞLANMADAN HİÇBİR SORUN ÇÖZÜLEMEZ”

görüntülenme
06/09/2017

ADANA BAROSUNDAN 2017-2018 ADLİ YIL AÇILIŞI BASIN AÇIKLAMASI YAPILDI.

BARO BAŞKANI AV. VELİ KÜÇÜK:

“YURTTAŞIN ADALETE VE YARGIYA GÜVENİ SAĞLANMADAN HİÇBİR SORUN ÇÖZÜLEMEZ”

05.09.2017

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük,  2017-2018 dönemi Adli Yılı açılışı nedeniyle düzenlenen basın açıklamasında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

Mahmut Esat Bozkurt Avukatlar Odasında gerçekleşen Adli Yıl Açılışı basın açıklamasına CHP Adana Milletvekili Av. Elif Doğan Türkmen, Av. Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, baromuz mensubu avukatlar katıldı.

Av. Küçük, “Yeni adli yılın açılışı için yine burada, yine bir aradayız. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde adaletin tecelli etmesi için büyük bir özveri ile görev yapan yargı camiamızın tüm mensuplarına saygılarımı sunuyor, yeni adli yılın hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Adli Yıl öncesi ve adli tatil içerisinde baromuzun değerli üstatlarından Av. Sabri Çeviker’i, Av. Haşim Yaman ve Av. Mustafa Tuncer Özveren ağabeylerimizi kaybetmenin üzüntüsünü hep birlikte yaşadık. Kaybettiğimiz üstatlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve meslek camiamıza sabırlar ve başsağlığı diliyorum” diyerek sözlerine başladı.

 “ADALET KAVRAMINA VE YARGIYA GÜVEN AZALDI”

Yargının tek koşulunun adalet olduğunu bir kez daha hatırlatan Av. Küçük, “Yurttaşın “Adalet” kavramına ve yargıya güveni son zamanda iyice azalmıştır. Son anketlerde ‘Herhangi bir nedenle yolunuz adliyeye düştüğünde adil bir karar çıkacağına inanıyor musunuz?’ sorusuna verilen % 73 hayır, % 8 kararsız, % 19 evet cevabı ve çıkan oranlar toplum nezdinde olumsuz algının vahametini göstermektedir.

Son KHK ile Ceza Muhakemesi Kanunun 158.maddesine eklenen fıkra ile yurttaşın lekelenmeme hakkının korunacağı yönündeki Adalet Bakanının açıklaması gerçekten fıkra gibi bir açıklamadır. Ülkemizde insanların hakkında hiçbir somut ve ciddi delil olmadan, basit telefon ihbarı, sosyal medyadaki eleştirel nitelikteki paylaşımlarında dahi gözaltına alınarak tutuklandığı bir cadı avı sürecinde hukuk devleti söylemlerle değil uygulamalar ile yaşama geçmelidir

Henüz şüpheli konumunda olan insanlara tek tip kıyafet giydirilmesi tartışması ile günümüzde artık “ortaçağ mantığı” yeniden su yüzüne çıkmıştır. Yeni Adli Yılda siyasi iktidarın kadrolaşma mantığı ile baktığı yargı istemiyoruz. Bugün tek parti iktidarında tüm kurumlar liyakat ilkesinden uzak, ayrıştırıcı politikalarla kendi görüşlerine yakın olanlar ile işgal edilmiştir” diye konuştu.

“KHK’LAR KANUN ÜSTÜNDE OLMAYA BAŞLADI”

‘Siyasi iktidar parti devleti anlayışı, otoriter-totaliter anlayış ile gün geçtikçe baskısını arttırmakta, OHAL karanlığında bu güne kadar çıkartılan toplam 28 KHK ile ülkeyi yönetmeye devam etmektedir’ diye konuşan Av. Küçük, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sadece ve tamamen terörle mücadele yönü ile düzenlemelerin yapılabileceği Kanun Hükmünde Kararnamelerin bugün Anayasa Mahkemesinin geçmişte yaptığı inceleme uygulamasından vazgeçmesi ile yaşamın her alanını ilgilendiren konuları kapsayacak şekilde yapılması Anayasa’mıza açıkça aykırıdır ve hukuken yok hükmündedir.

Böyle bir tablo içerisinde hukuk devletinden, adaletten bahsetmek ve yeni adli yıla umutla bakabilmek çok zor olmakla birlikte, biz umudumuzu tazeleyerek, hukukçu hassasiyetimiz ve sorumluluğumuz ile mücadeleye devam edeceğiz.

15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe girişimi ve devlet içerisinde kendisine yer etmiş terörist bir grubun saldırısı ile derinden sarsıldık. Bu saldırı sonucu 248 vatandaşımız ne yazık ki hayatını kaybetti ve 2.196 vatandaşımız yaralandı. Dileriz ki ülkemiz böyle bir felaketi bir daha yaşamasın. Bu felaketin tüm sorumluları elbette yargı önünde hesap vermelidir.

Fakat ifade etmek gerekir ki; bu vahim olay terör örgütünün devletin önemli organlarında yükselmesi, darbe teşebbüsü gücü elde etmesi siyasal iktidarın liyakat ekseninden uzak atamaları ile cemaat mensuplarının korunması neticesinde olmuştur. Bir hukuksuzluklar zincirinin siyasal ayağının gizlenmesi ve yok sayılmaya çalışılması ise şaşırtıcıdır ve asla kabul edilemeyecektir.

Hukuk devletinde sorumluluğu ve dahli olan herkes hesap verecek, hak ettiği cezayı er ya da geç alacak, ayrıca doğrudan siyasi iktidardan kaynaklanan bu dönem ülkemiz demokrasi tarihinin karanlık sayfalarında yerini alacaktır.

Genelkurmayın açıklamasına göre bu hain darbe girişimi iki gün içinde bertaraf edilmiştir. Ancak AKP bunu yeterli görmemiş ve her ne kadar OHAL koşulları tam manası ile oluşmasa da 20 Temmuz’da olağanüstü hal ilan edilerek çok kısa sürede özellikle yargı, emniyet mensupları, Milli Eğitim’e bağlı kurumlardan çok sayıda ihraç, gözaltı ve tutuklamalar gerçekleştirmiştir. Devlet kurumlarının tümüne ve üst düzeylerine kadar yerleşen, yerleştirilen terör örgütü mensuplarının buralara nasıl geldiği açıklanamamıştır.

Bugüne kadar yapılan uygulamalar ise 20 Temmuz OHAL döneminin yapılan hukuksuzluklarla birlikte bir sicil darbe olduğunu ve hukuk devletinin askıya alınarak, millet iradesinin yok sayılarak, bunun tecelli noktası TBMM devre dışı bırakıldığı bir süreç ile devam etmektedir.

OHAL koşullarının darbe girişiminin ilk dönemlerinde oluştuğu varsayılsa bile, bu durumun bugün itibarı ile bir yılı aşacak şekilde uzatılması, ihraç, gözaltı ve tutuklamaların keyfiyete çevrilerek, muhalif kimliklere ve farklı seslere yöneltilerek cadı avı başlatılması kabul edilebilir bir durum değildir. Bugüne kadar çıkartılan Kanun Hükmündeki Kararnameler maalesef kanun üstünde kararnamelere dönüşmüştür.”

“GÜLMEN VE ÖZAKÇA’YA ÖZGÜRLÜKLERİ VERİLMELİ”

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, ülkede keyfi uygulamaların demokrasi ve insan haklarının ihlalleri nedeniyle binlerce insanın mağdur edildiğini ifade ederek, “Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan akademisyenlerin hepsinin ihraç edilmeleri, Büyükada’da bir otelde toplantı yapan İnsan Hakları Savunucularının tutuklanmaları gibi, terörle ve hukuk dışı ilişkilerle bağlantısı olmayan kişilerin hedef alınması siyasi iktidarın farklı sesleri bertaraf etme ve toplumu dönüştürme çabasından başka anlam taşımamaktadır.

Keza bu uygulamalar ülkemizde, hak ve özgürlükler adına, adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi gibi daha birçok evrensel hukukun temel ilkelerini yerle bir eden, Cumhuriyetin 94 yıllık kazanımlarını geriye götüren, adeta ezip geçen hal almıştır. 

Bizler 1 yıldan fazladır OHAL ile yaşamakta, keyfi ve haksız uygulamalara da bizzat şahit olmaktayız. KHK ile işlerinden atılan binlerce kişiden ikisi Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’dır. Onların tek istekleri işlerine iade edilmekti ve buna dikkat çekebilmek maksadı ile açlık grevine başladılar ve şu an bu grevin 181. günündeler. Tepkisini şiddete dönüşmeden demokratik yollar ile ortaya koyan bu kişilerin tutuklanmaları ve kalıcı duyu kaybı, ciddi sağlık sorunları aşamasında tutukluluklarının devam etmesi tam anlamıyla hukuk ayıbıdır. Ölümün karşısında yaşamı kutsama herkesin görevidir. Bu nedenle görev ve sorumluluk noktasında olanlara bir kez daha önemli ve telafisi imkansız sorunlar yaşanmadan bu sorunu çözmeleri için bir kez daha çağrıda bulunuyoruz.     

Bu insanların yaşadıkları süreci, en başından beri takip etmekteyiz, etmeye de devam edeceğiz. Bu noktada 14 Eylül tarihinde gerçekleşecek duruşmalarına bizler katılacağız ve tüm meslektaşlarımızın katılımını bekliyoruz. Bizim için bir insanın cezaevinde olup olmaması, hükümlü olup olmaması, yaşam hakkına duyarlılık gösterilmesine engel değildir. Nuriye ve Semih’in halen cezaevinde olması bu noktada devlet eli ile yapılan bir zulümdür. Bir kez daha sesimizi duyurmak için bu özel günde söylüyoruz ki Nuriye ve Semih ölmesin! okullarına dönerek hayatlarına devam edebilmeleri için bu noktada yetkililer gereken adımları atmalıdır. Adalet ve demokrasi bunu gerektirir”

“BÖLGE İDARE MAHKEMESİ DE ADANA’YA KAZANDIRILMALI”

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, yaptığı konuşmada, Adana, Mersin, Osmaniye, Hatay ve Niğde illerini kapsayan Adana Bölge Adliye Mahkemesi’nin bugün göreve başladığını söyledi.

Av. Küçük, konuşmasında, “Bu olumlu ve güzel gelişmeleri ülkemizin dosya sayısı en fazla 3. mahkemesi iken Konya’ya götürülen Bölge İdare Mahkemesinin yeniden Adana’ya gelmesi ve faaliyete geçmesi için de diliyoruz. Bölge Adliye Mahkemesi için gösterdiğimiz kararlılığı ve mücadeleyi Bölge İdare Mahkemesi için de yineleyeceğiz” dedi.

“KARANLIK BİR TABLO VAR”

Av. Küçük, açıklamasına şöyle devam etti:

“Bir kez daha ifade edeceğim, Adana Barosuna mensup dört avukatımız hakimlik savcılık sınavını kazanarak, Adalet Akademisi eğitimini ve stajını başarıyla tamamlayarak, eğitim sonrası yazılı sınavdan 83 ve daha fazla puan alarak başarılı olmalarına rağmen, 15 Temmuz sonrasında çıkarılan bir düzenlemeyle getirilen Adalet Akademisi eğitimi sonrası ikinci mülakatta siyasi iktidarla aynı görüşlere sahip olmadıkları gerekçesiyle elenmiş ve mesleğe kabulleri yapılmamıştır.

Yayımlanan KHK ile 70 olan hakimlik-savcılık sınav barajı ortadan kaldırılmış, başarı puanı 54’e kadar gerilemiş, baromuz mensubu 4 meslektaşımızın yanlı ve partizanca yaklaşımla hakimliğe kabulü ‘’o bizden değildir mantığı ile’’ yapılmamıştır. Bu yolla siyasal iktidar, yargıda kadrolaşmaktadır. Bir kez daha söylüyoruz, tüm kurumlardan ellerinizi çekin ve liyakat ilkesini egemen kılın.

Türkiye Cumhuriyetinde cemaatlerin ve bir takım karanlık emellere sahip dini grupların egemen olmadan ve liyakat ilkesinden ayrılmadan yönetilmesi için mücadelemize devam edeceğiz.

Ne yazık ki mevcut iktidar, hatalardan ders almak yerine bir cemaatin boşalttığı yerlere başkaca cemaat mensuplarını getirmeye devam etmektedir.

Bunun en acı örneği ise Aladağ yangınında yitirdiğimiz 11’i çocuk olmak üzere 12 candır. Devlet eli ile giderilmesi gereken yurt ihtiyacını Süleymancılar cemaatine teslim eden zihniyetin eline de bu kan sıçramıştır. Baroların katılma talebi ilk celsede kabul görmüş iken, değişen heyet ile birlikte kanuna açıkça aykırı olarak baroların katılma taleplerinin kabulünden dönülmüş, yargıya ve adalete baskı orada da kendisini göstermiştir!

Başından bu yana takip ettiğimiz Aladağ dosyasının 9 Ekim’de yapılacak üçüncü duruşmasına tüm meslektaşlarımızı, baroları ve hassasiyet sahibi herkesi beklemekteyiz. Tüm sorumlular ortaya çıkana ve hak ettikleri cezayı aylana kadar bu dosyanın takipçisi olacağız.

15 yıldır tek başına iktidar olanların, toplumsal huzur ve barışı sağlaması gereklidir. Ancak siyasi iktidar huzur ve barışı sağlamak şöyle dursun, izlediği ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı politikalarla, farklı din, dil, ırk ve kültürleri ile tam bir mozaik olan ülkemizde bu farklılıkları ayrıştırıcı unsur haline getirmiştir”  “ADANA BAROSU ÖNCÜ BARODUR”

Adana Barosu’nun, cumhuriyet ile yaşıt ve kurulduğu andan itibaren cumhuriyet kazanımlarını koruyarak, adalet ve savunma mekanizmasını layıkıyla temsil ettiğini belirten Av. Küçük, Türkiye’nin öncü barosu olduklarına işaret etti.

Av. Küçük, bugün itibarı ile geldiğimiz noktada avukatlık mesleği gerek sosyal statüsü, gerek ekonomik ve özlük hakları yönünden her geçen gün geri gitmekte olduğunu belirterek, “Siyasi iktidar parti devleti anlayışı ile yörüngesi, etkisi ve kontrolü altına alamadığı Barolar üzerinden avukatlık mesleğinin her geçen gün geriye gitmesi noktasında özel olarak çaba göstermektedir. Bizler bu baskının altına girmedik, girmeyeceğiz !

Ne yazık ki bugün ülkemizde “adalet” artık ülkesizde yollarda aranır hale gelmiştir. Ülkemiz demokrasi tarihinde önemli yer edecek “adalet” yürüyüşüne Adana Barosu olarak Sakarya ayağında Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri ile İstanbul yürüyüşü ve Adalet Mitingine de baromuz mensubu üyelerin katılımı ile de adalet arayışına olan inancımız yaşanan yoğun katılım ile de perçinlenmiştir.

Adana’da Adalet ve Demokrasi Platformu oluşturularak Atatürk Parkında ortak yapılan basın açıklamaları ve paneller ile destek verilmiştir. Adalet Kurultayına “Mülteciler” başlığında komisyon başkanımız Av. Selen Berna Ünlüatlı katılarak yine desteğimiz sunulmuştur.  Çünkü “adalet” denildiğinde ilk ve en çok söz söylemesi gereken kişiler hukukçulardır.

Adana Barosunun geleneği sosyal ve toplumsal olaylara tepkisiz kalmamaktır. Herkes için özgürlük, herkes için adalet ve herkes için demokrasi demeye, her zaman mağdurun ve mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz.

Ülkemizde yaşanan siyasal, sosyal, toplumsal ve ekonomik yapıdaki değişiklikler mesleğimizin yürütülmesini zorlaştırmıştır. Bazı meslek grupları siyasal iktidarlar üzerinde kurdukları baskı sonucu meslek alanlarını sürekli genişletmiş iken avukatlık mesleğimize kasıtlı ve bilinçli olarak pek çok yerde müdahale edilerek meslek alanımı daraltılmaya çalışılmaktadır.

Haklarımız mesleğimiz meşru kazanımları hedef alınarak yok edilemez. En son yayınlanan 694 sayılı KHK ile devlete karşı açılacak tazminat davalarındaki vekalet ücretlerinin maktu vekalet ücreti aşamayacağı ve icra takibi açılmadan evvel idareye müracaat zorunluluğu gibi düzenlemeler kabul edilemez”

“MESLEĞİMİZ HEDEF ALINARAK HAKLARIN GASP EDİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, “Daha evvel 2 kez Anayasa Mahkemesinin gündemine gelen ve reddedilen karşı vekalet ücretinin avukata ait olacağı kuralının ve uygulamasının bugün yeniden Söke Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı ile yeniden Anayasa Mahkemesi tarafından daha evvelden görüşerek 2014 yılında ret kararı verilen bir husus olmasına rağmen mahkeme gündemine alınarak 7 Eylül’de görüşülecek olması vahim bir durumdur. Türkiye Barolar Birliğini ve Baroları bir kez daha tepki göstermeye davet ediyoruz, ben orada olacağım, dosyanın görüşüleceği gün ve saatte TBB Başkanı ve Baro Başkanları olarak Anayasa Mahkemesi binasına giderek tavır göstermeye davet ediyoruz.

Üç bin yıllık geçmişe dayanan savunma mesleğinin temsilcileri avukatları yok hükmünde olan KHK’lar ve baskı, etki altında yargı uygulamaları ile susturabilmek, yandaş olmazsanız zarar görürsünüz mantığı ile korku ve baskı ile etki altına alabilmek mümkün değildir. Bu anlayışa karşı asla taviz vermeyeceğiz.

 “YENİ DEVLET KURUYORUZ” SÖYLEMİ ANAYASAL SUÇTUR”

Av. Küçük, sözlerine şöyle devam etti:

“Nisan ayında gerçekleşen referandum sonrası sistematik olarak Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e ve Cumhuriyetimizin 94.yıllık kazanımlarına yönelik saldırgan söylem ve eylemler artış gösterdiğini de vurgulayarak, “AKP eski MKYK üyesi ve milletvekili adayı Ayhan Oğan’ın biz yeni bir devlet kuruyoruz, bu devletin kurucusu da Recep Tayyip Erdoğan’dır gibi ve benzeri sözler ve yaklaşımlar açıkça suçtur ve Anayasa ihlalidir.

Ayrıca gündemin ve siyasetin ülkede yaşayan herkesin beklediği ve özlem duyduğu adalet ve hukuk devleti kavramlarından uzaklaşarak atlet ve iç çamaşırı siyasetine, akıl almaz ‘racon’ söylemlerine dönüşmesi toplum gerçeğine uzaklığı göstermektedir. Bu yaklaşımlar ve söylemler ülkemizde tabansal karşılık bulamayacaktır.  

Aklı hür, vicdanı hür, Atatürk ilke ve devrimleri, laiklik, insan hakları, özgürlükler, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, savunma dokunulmazlığı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, cumhuriyet ve demokrasi, yaşama hakkı adına, halk iradesine dayalı meclisi ön plana çıkartan kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter sistem, hukuk devleti, devlet karşısında güçlü birey, hukukun üstünlüğü ve katılımcı demokrasi talebimiz ve beklentimizdir”

“TÜRKİYE TEK ADAMA TESLİM EDİLEMEYECEK KADAR BÜYÜKTÜR”

Av. Küçük, “Güzel ülkemiz, geçmiş dönemlere özenilerek ismine külliye denilen kaçak saraydan tek adam yöntemi ile yönetilemeyecek kadar büyüktür ve ülkesini seven yurtseverler ile doludur.

Bu korku imparatorluğu yıkılarak ve güzel ülkemiz normal ve olağan günlerine dönerek, aynı zamanda çağdaşlaşma yolunda kazanımlarının üzerine ekleyerek, mutlaka gerçek demokrasiyi, hukuk devletini ve adaleti yakalayarak geleceğe ilerleyecektir.

Umutlu ve güneşli güzel günlere olan inancımla hepinize en kalbi duygularımı, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.”

Diğer Haberler